Oruç Bizi Tutar mı?
Klasik bir yaklaşım olarak Ramazan sevinci; her yaştan insanımızı kuşatmış, neşelerine ulviyet vermiş gibi görüyoruz insanlarımızı.
Kime sorsan bir memnuniyet, bir gülümseme ve bir hoşluk yansıyor yüzüne.
Doğrusu Ramazan, insanın ruhuna kendi ruhundan üflese de kazın ayağı her zaman öyle değil.
Ramazan, bir değişim ve dönüşüm ayı olmak değil mi?
Hayatı ters yüz eden bir ay değil mi?
Sen tutmazsan seni tutmayan değil mi?
İnsanı asıl anlamına yaklaştıran değil mi?
Bizi melekleştiren değil mi?
Ya biz, bu iyiliklerin bu özelliklerin neresindeyiz acaba?
Açlık ve susuzluk dışında neye niyet ediyoruz bilen var mı?
Mideye oruç tutturmak mı asıl olan, hayata oruç tutturmak mı?
Kötü alışkanlıklara oruçla ayar vermek…
Namaz ve Kur’an okuma gibi eksiklerimizi tamamlamak…
Sosyal medya ve diğer kanalları televizyon dizileriyle beraber kısmak/mümkünse hiç bakmamak…
Sosyal medya orucu tutmak…
İhmale gelen aile ve çocuklarımıza zaman ayırmak…
Saysak, belki listeler dolusu oruçla ıslah olabilecek başlıklar ele alabiliriz.
Hayata oruç tutturmanın mutluluğunu, bireysel ve toplumsal faydalar olarak görmeyi istemiyor muyuz?
Galiba istemiyor gibi görünürken içten içe aşığıyız.
Çünkü orucun, arzu ve isteklerimize gem vurduğunu anlıyor; ancak uygulamak istemiyoruz.
Orucun Allah’ın rızasını getireceğine inanıyor; ancak tembel davranıyoruz.
Orucun sağlık ve afiyet getirdiğini biliyor; ancak tahammül etmiyoruz.
Orucun göz, kulak, burun, dil ve ele ulviyet kazandırdığını görüyor; ancak yaklaşmıyoruz.
Oruç, bizi tutar mı bu durumda?
Bizim tutmakta gevşek ve pasif davrandığımız oruç, tutmuyorsa bizi, durup düşünmeli ve çıkarımda bulunmalıyız.
Zamanı gelmedi mi klasik oruç karşılamalarından?
Zamanı gelmedi mi klasik oruç tutmalardan?
Ruhuna ve manasına yakışır bir saygı ile sadece midemize değil;
beş duyumuza,
vücudumuza ve ruhumuza orucun bereketini,
Ramazan’ın sevincini yaşatmanın mutluluğunu tatmalıyız.
Teravihi evde,
mukabeleyi camide,
iftarı ve sahuru ailece,
duayı ümmetçe birbirimize ayın ruhuna,
ayın maneviyatına adamanın gayretiyle idrak etmenin adı Ramazan’dır.
İradeyi terbiye ve buna bağlı kazanımlar bu ayın semeresidir.
Böyle karşılamanın uğurlaması da güzelliktir.
Böyle karşılamanın devamı, kalıcı kazanımları sürdürmektir.
Misafirin hürmetine ve etkisine değer vermektir.
Hoş karşılamak, dolu dolu ikramlarda bulunmak;
hoşça uğurlamak demektir,
bereket, terbiye ve disiplin ayını.