Radyo kültürümüz var mı?
İlk radyo olarak rahmetli amcam Hüseyin’in radyosunu hatırlarım. Parlak tahta bir kutuydu. Enine geniş, boyuna bir karış kadardı. Üzerinde elle döndürülerek ayarlanan kanal düğmeleri vardı. Daha sonra kırmızı plastik kabı içinde 20*30 cm ebatında başka bir radyosu oldu amcamın.
Zaman geçtikçe yayıldı. Teknoloji geliştikçe küçüldü. Derken internetlerden yayın başladı. Telefonlardan kulaklıkla dinlemeler…
Aslında televizyonun yaygınlaşması radyonun popülaritesini düşürdü. Öyle ki insanlar radyoyu neredeyse unutuyorlardı. İnternetin yaygınlaşması, radyoları tekrar diriltti diyebiliriz. Neredeyse her iş yerinde internete bağlı bir bilgisayar veya herkeste her an radyosunu dinleyebileceği bir telefon var. Hatta İstanbul gibi yoğun trafiğin olduğu ve saatlerce trafikte kalındığı düşünülürse araç radyolarının ne denli önemli olduğu ortaya çıkar. Bir adım daha atarsak tekstil üretim atölyeleri ve benzeri toplu çalışma alanlarında çalışanların radyoların önde gelen dinleyicileri olduğunu unutmamalıyız.
Görsellik her zaman ilgi çekici olsa da işitsel iletişim, yani radyolar; daha tercihli ve daha bilinçli dinlenilen ve tercih edilen araçlardır. Öyle ki İstanbul’da yaşamama rağmen zaman zaman Bingöl FM adlı memleketimin radyosunu dinlemekten vazgeçmem. Hele de okumaya dayalı olmayan bilgisayar işlerimde Van’daki SERHAT FM’den tutun da Batman’daki AKSA FM, Siirt’teki BOTAN FM, Mardin’deki CEMRE FM, Diyarbakır’daki ÇAĞRI FM, Gaziantep’teki KERVAN FM, Adana’daki VUSLAT FM, hatta Almanya Hamburg’dan yayın yapan RADYO VAHDET’i dahi zaman zaman dinlerim. Bu radyoları Ramazan ayı ve dışında programlarına çeşitli konularda konuk olmuş dolayısıyla ahde vefa sergilenmesi gerektiğine inanan biri olarak dinlerim.
Özellikle bu şehirlerde yaşayan insanlarımızın, sabahları ahlak sınırlarını zorlayan ve içimize yani toplumumuza ifsat edici fikirler yayan, televizyon programlarını izlememelerini söylemeyi borç bilirim. İslami ve insani endişe taşıyan ahlak ve kültürümüze sahip çıkan yukarıdaki radyolar gibi yayınları veya REHBER TV gibi televizyonları izlemelerini tavsiye ederim. Küçük bebeklerinizi bile güvenle ve içiniz rahat bir şekilde dinletebilir veya izletebilirsiniz. Kimin kiminle ne tür haltlar karıştırdığı ve ahlaksızlığın diz boyunu bile geçtiği zehirli programları değil. Hoplayıp zıplayarak Allah’a isyanı ve inanç değerlerimize aykırı sözlerle müzik yapan radyoları da değil.
Dinlerken yöresel kültürümüze ait unutulmuş örfümüzü, ehline söyletilen sözlerle inancımızı ve ilimizin/memleketin sıkıntılarını, bunlara yönelik yapılan çalışmaları bu vesileyle öğrenebiliriz. Resmi kurumlar ve ilde pozisyonu olan yöneticilerle yapılan canlı yayınlar, sanayi sektöründeki gelişmeler ve sanatsal/kültürel faaliyetleri yerel radyolarımızdan dinleyebiliriz. Doğrusu memleket hakkında birçok gelişmeden ve sektörel gelişmelerden BİNGÖL FM vasıtasıyla haberdar oluyorum. Hatta Zazaca yapılan sohbetleri dinlerken konuşmacılardan bazılarının akıcı ve takılmadan mesajlarını vermelerine imreniyorum. Bilemiyorum; ama herkesi kendim gibi biliyorum. Bu sebeple yerel radyoların dinlenilerek desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Özellikle esnaf, toplu çalışma yerleri, araç kullananlar, ev hanımları bu konuda yardımcı olabilecek ilk sıradakilerdir. Bir hadis-i şerifle bitirelim:
“Kim bir kimseyi hayra çağırırsa, kendisine uyanların sevaplarının bir misli ona aittir. Bu sevap (kendisine uyanların) sevaplarından bir şey eksiltmez. Kim de kötülüğe çağırırsa kendisine uyanların günahlarının bir katı ona aittir. Bu günah (kendisine uyanların) günahlarından hiçbir şey eksiltmez.” (Riyazu’s-Salihîn 20. Bab. 174. Hadis)