Bedenen semirt, ruhen sömürt!
Gün geçtikçe, farklı ahlaki boyutlara kulaç açıyoruz. Özellikle gençler bu konuda taklitçi, kendini ispat etme yarışçısı ve büyüklerini küçümseyici bir yaklaşıma sahip. Bunda sosyal medyanın payının büyük olduğu aşikâr olsa da eğitimsiz anne babaların da rolü inkâr edilemez.
Toplumsal bir bilincin oluşması adına örfü/geleneği, inancın potasında öğüten nasihatler âtıl kalıyor. Yeni yaklaşımlar artısı ve eksisi düşünülmeden, sorgulanmadan hayat şekli veya rol model olarak kabul ediliyor. Mihenk taşını kaybetmiş bir nesil; ölçüsüz ve fütursuz dayatılan hayatı ve rol modelleri kabul ediyor.
Örneklerini ayet, hadis ve ulemadan değil; Descartes, Bacon, Platon, Sokrates, Konfüçyüs, Comte, Müller gibi isimlerle desteklemek… Sol cenahtan Che, Marks, Küba, Sosyalizm popülerliği etkisindeki bir entellik iddiası…. İslam’dan ve rol modellerinden soğuma veya komplekse girme yaklaşımı… Müzik mevzubahiste sol kökenli müzisyen ve müzikte huzur bulma ve yüceltme… Hemen hemen birçok yaklaşımda eleştiriyi ahlak edinen tavırlar… Kur’an’ı mealinden de olsa okumayıp İncil, Tevrat ve Avesta’yı okumaya can atanlar… Ahlakta kendi tabirleriyle “Level” atlayanlar… Müslüman gençlik bu değil.
Sosyal medyada bir çocuğun nenesinin başında yumurta kırması, diğer birinin nenesinin kulağına bilgisayar faresini telefon diye dayayıp alay etmesi, genç bir kızın istediği ayakkabıyı alamadığı için annesini merdivenden itmesi gibi popüler gençlik dayatması ahlaktan yoksun, inançtan uzak bir yaklaşımın sonucudur.
Bu örneklerdeki kişilikleri salt suçlamak yazımızın gidişatına uygun değildir. Toplumsal sorumluluğu, sistemin ve eğitim modelinin halkın değerleri ve inancıyla çelişmeyecek şekilde oturtmayışının ceremesini, başta halk çekiyor. Bireysel bazdaki sorumluluk ise anne-baba yani aile üstlenmekten kaçınıyor.
Rol model olarak dayatılan elit tabaka olan sanatçı güruhtan bir bayana henüz bir yaşlarındaki çocuğu için LGBT+ olsaydı ne yapardın denildiğinde, örnek(!) anne profili çiziyor. “Beni hiç ilgilendirmez. Bu konuda çok hassasım. Benim ne tepkim olabilir? O benden başka bir birey. Onu yönlendirmek haddim değil. Ben ancak ona yol arkadaşı olabilirim. Hiçbir tepkim olamaz, haddim değil. Ben ona çok saygı duyuyorum. Onu çok seviyorum. Sadece ne ihtiyacı varsa onu karşılayabilirim."
Acaba soru ‘çocuğuna Kur’an veya namaz öğretecek misin/on yaşında bunu tercih etse ne diyeceksin’ olsaydı cevap nasıl olurdu diye düşünüverdim. “Beni ilgilendirmez” deme özgürlüğünü(!) tekrar gösterebilir miydi? “Onu yönlendirmek haddim değil” diyebilir miydi?
Belki de ‘Ama, fakat, olur mu” gibi kelimelerle başlayıp ‘o daha çocuk, öyle şey olur mu, o yaştaki çocuğun aklına böyle şeyler sokulur mu, ona karşı anne olarak sorumluluğum var’ diye devam edebilirdi.
“…Onu çok seviyorum. Sadece ne ihtiyacı varsa onu karşılayabilirim." sözü, bireysel bilincin seviyesi ve sorumsuzluğun başka bir adı olsa gerek. Bedenen semirt, ruhen sömürt yaklaşımı…
Elbette bu örneklerden yola çıkarak umutsuzluk aşılamak niyetinde değiliz. Bilinçli ve sorumlu gençlerimizin varlığını duydukça ümitlerimiz artıyor. İslamî, insanî ve örfî yaklaşımları büyüklerine saygı, kendi terminolojisiyle kendini ifade etme birikimi ve tebliğ boyutunda örneklik/önderlik yapacak nesilden ümitliyiz.
Bireyin ve toplumun ruhi ve bedeni ihtiyaçlarını, vahyin ve ilmin ışığında Hira mağarasından inercesine dert edinen bir gençlik…