Fatih’in heykelini dikmek
İmamoğlu’nun Atatürk’ün vasiyeti gereği, Fatih Sultan Mehmet’in heykelini yapacağına dair attığı Twit, sosyal medyada gündem oldu. Böyle bir şeyin ihtiyaç olmadığı aşikâr olsa da aklıma nedense ABD’deki 93 metrelik “Özgürlük Heykeli” ile Brezilya’daki yaklaşık 40 metre olan “Kurtarıcı İsa Heykeli” geldi. Rusya’daki “Anavatan çağırıyor”, Japonya’daki “Sendai Daikonnon”, Çin’deki “İmparator Yan ve Huang”, Hindistan’da 153 metre uzunluğundaki “Sardar Vallabhbhai Patel” gibi heykeller, devasa boyut ve konumlarıyla sembolize olmuş putperest kültürün heykelleridir. Hani Lenin, Mao, Gandi, Hirohito, Lincoln ve Hz. İsa böyle bir vasiyet ve talepte bulunmamıştı.
Denilse ki İstanbul’a böyle bir sembol yapmak istiyoruz, gerekçesi bu olmamalıydı. Fakat emin olun ki bu heykelin Fatih olması kadar, akla ziyan bir mantık yoktur. Çünkü heykel kültürü hem inancımızda hem de kültürümüzde yoktur. Bu sebeple Osmanlıda daha çok minyatür ve ebru gibi sanatlar gelişti.
Heykel olgusu, Cumhuriyetle beraber topluma rağmen geliştirilmeye çalışıldı. Hatta heykelcilik öyle bir hal aldı ki ülkeyi soyma veya yandaşı doyurma bahanesiyle aldı başını gitti. CHP ve birçok yerel yönetimleri, bu işe ibadet nazarıyla bakıp yegâne politikaları haline getirdiler. Bu hal, Uğur Mumcu gibi bazılarını rahatsız etti. “Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken de Atatürk maskesi taktılar." diye meşhur sözünü söyledi.
İmamoğlu’nun bu söylemi İstanbul’un fethi yıldönümünde vasiyetleri yerine getirme endişesiyle dile gelmişse, esas olan Atatürk’ün değil Fatih sultan Mehmet’in vasiyetini dile getirmesi değil miydi? Bu, günün anlam ve önemine de uygun düşerdi. Peki, Fatih’in vasiyetnamesi neydi? Ayasofya Camii’nin ve vakfının korunmasına ilişkin yayınlamış olduğu vakfiyesinde şunları özetle yazmış: “…Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek … ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti üzerlerine olsun. "Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir."
Ayasofya Camii önce 1930-35 arası restorasyon çalışmaları yüzünden kapalı tutuldu. Sonra fetihten sonra üzeri sıvayla sıvanmış mozaikler ortaya çıkarıldı. Müze hüviyetine büründürüldü ve Atatürk’ün imzasıyla Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrildi. Lakin imzasının taklit edildiği ve bu işte bazı dolapların döndüğü üzerine her zaman yazılıp çizildi.
Önemli olanın İmamoğlu’nun günün anlam ve önemi çerçevesinde bu vasiyeti dile getirmesi ve sahiplenmesiydi. Bunu söyleseydi daha çok takdir toplardı. Fakat laiklere rağmen bunu, ruhuna heykelcilik sinmiş bir zihniyetin dile getirmesi/sahiplenmesi, olmayacak duaya âmin demektir.