Kocam Böyle İstiyor!
Bu sözler neyi ifade ediyor bilmesek de son zamanlarda sık sık duyduğumuz sözlerden oldu. Birçok bayan köşe yazarının da şikayetçi olduğu çıplaklık ya da giyinik çıplaklık meselesi sadece belli bir kesimi rahatsız etmiyor.
Çarşaftan veya pardösüden sıyırıp vücut hatlarını gösterecek derecede son model elbiseler giymek yahut ev içinde giyilen elbiseyle sokağa çıkmak, artık normal karşılanır oldu.
Acaba bunu içselleştirmek için neler yapıldı/yapılıyor haberli miyiz?
Bu insanlar isteyerek/istemeyerek veya bilincinde olmayarak takliden mi giyiniyorlar?
İlk duyduğumda inanamamıştım. Meğer ki doğruymuş. Aklım zaten bunu pek almıyordu. Kendi kendime bu nasıl olur, nasıl izin verilir diyordum. Yani tesettür olmayan bu giyim şekline hadi bu kadın büründü ya eşi, oğlu, babası niye tepkisiz?
Bir şehre tayini çıkan muhafazakar birinin hanımı kocasından dert yanıyormuş. “Kocam önce çarşafımı attırdı. Pardösüye büründüm. Onu da yarım olacak şekilde giymemi istedi. Zamanla onu da atmamı isteyince ancak direnebildim. Ona kalsa onu da atıp ev içi elbiseye dışarı çıkmamı istiyor. Tek gerekçesi arkadaşarımın eşleri de böyle. Çevreyle uyum sağlamalıyız anlayışıdır. Halbuki eskiden böyle değildi…”
Daha sonra duyduklarım farklı farklı yerlerden ve kesimlerden olunca gittikçe yayılan sözüm ona nevzuhur tesettür şekli, niçin revaçta… anlaşıldı. Meğer bu vahim durum gizliden gizliye yayılan bir hastalıkmış. Akidesi sağlam olmayanlar da biraz baskı, yelkenleri indirtiyor.
Bir kadın düşünün ki bilinç düzeyi yüksek değil, kocası onu buna zorluyor ve o da evi barkı yıkılmasın, kocasının gözü dışarda olmasın diye istediği şekilde giyiniyor.
Hadi bir derece kadını anlayabiliriz de kocasını anlamak zor. Zira erkek bilinçli ve şuurlu. Hanımının, kızının, annesinin İslami olmayan bir örtüye bürünmesini, inancının neresine koyuyor.
Sonra anlıyorsunuz sokakların neden İslami değil de tahrifat dolu tekbir giyim şekilleriyle dolu.
İnsanlar artık İslam deyince laytlaşmış bir din istiyor.
Öyle bir İslam ki; hiç bir sorumluluk yüklemeyen, hayata karşı, insanlara karşı bir mesuliyet duymayan, hele hele inancını, itikadını paylaşma; daveti, tebliği asla içermeyen, biraz Budist biraz Hırıstiyan biraz ateist ve çoğunlukla da heva ve hevesini ilah edinen anlayışla şekillenmiş bir din…
Bu din, İslam değildir.
Bu din bizim inandığımız din değildir.
Bu din uydurulmuş bir din olmakla beraber Allah ve Resulunün dini değildir.
Öyleyse yaşanılan bu din hangi dindir?
Armonisi yapılmış ve özünden uzaklaştırılmış bu din, gerçek inancımıza yönelik tahrif edilmiş bir servis dinidir.
Öyleyse;
Ey kardeşim, neden böyle bir akibete izin veriyor veya teşvik ediyorsun ki?
Ey kardeşim; eşine, kızına, giyim ve yaşam tarzıyla önder ve örnek olmalısın.
Sen değerlisin ve ailen daha değerli!
Sokakları dolduran renk cümbüşü içinde dikkatleri çeken kim?
Hani giyimden kasıt, kem gözlerden sakınmaktı?
Hani giyimden kasıt, dikkat çekmemekti?
Hani bol ve geniş giyinmek…
Hani iffetli ve hayalı olmak?
Giyim İslamiyse, ölçüsünün bu olduğunu sen de gayet iyi biliyorsun.
Yoksa zaman değişti de herkes böyle giyiniyor hastalığına mı tutuldun?
Herkes yapınca haram meşru mu olur?
Herkes harama giriyorsa sen de mi gireceksin?
Tesettür emri İslami değil de haberimiz mi yok?
Hasılı kelam…
Kocası ailesinden böyle bir şey istiyorsa tüm bunları düşünmeli ve bu gizli yayılan hastalık virüsünün ilacını tam olarak yani örtünme emrine riayet ederek panzehir oluşturmalıdır.
Şayet gaflet bizi bürmüşse çevremizden ve dostlarımızdan ayrılmayarak biribirimize daha çok sokulmalı ve kenetlenmeliyiz.
Şayet çevremiz bizi Allah`ın ve resulünün emirlerine karşı lakayt ve boşvere sürüklüyorsa o çevreyi terk edip salih insanlarla beraber olmalı, onlara entegrede bulunmalıyız.
Bu işin başka bir ilacı yok. Ümmetin tefessüh eden, ruhunda derin yaralar bırakanlardan olmamak gerek.
Şayet bu bir sorunsa ki; sorundur, ey kardeşim; sakın sorunun parçası olma. Çözümün parçası olmak sana yakışır.