• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Gündeme damgayı vuran, her zamanki gibi ABD Başkanı Trump oldu. İşgal edilmiş olan Golan tepelerinin israilin toprağı olduğunu AB ve BM’in tepkisine rağmen kabul etti. Kabul etmesinin ardından Gazze’nin adeta kutlama yapılırcasına işgalci İsrail tarafından bombalanması, Netanyahu’nun mutluluğuna mutluluk kattı.

Yıllardır işgalci israil, güvenliğini bahane ederek kendini Suriye ve özellikle İran’a karşı korumaya aldığını söylüyor. Bu gerekçeyle uluslararası operasyonlar yapma gibi ABD destekli cesaretler sergilemekten de çekinmiyor. Suriye’yi kaç defa uçaklarıyla bombalaması bu meyandaki örneklerden sadece biridir.

Aslında işin arka planına baktığımızda 1967’ye kadar işgalci israil bile kendisinin hala kalıcı olduğuna tüm dünya gibi inanmıyordu. Batı da bir gün toplu bir dayanışma ve savaşla israilin o topraklardan sökülüp atılacağına inanıyordu. 1967’de Golan tepelerini işgal etmesi işgalci israilin üzerinden bu korkuyu kaldırdı. Artık kendisi de herkes gibi kalıcı olduğunu düşünmeye başladı. Şimdi yapılacak şey, bu kalıcılığı sürekli hale getirmekti.

Nitekim 1981’de Golan’ı ilhak ettiğini söylese de dünya tarafından pek dikkate alınmadı. İşgal altında olan bu bölgede yerleşimcilerine iskân izni verip cesaretlendiren de yine kendisi oldu. Ta ki Kudüs başkent ilan edilinceye kadar… Daha sonra da Golan’a sıra geldi.

Netanyahu Nisan’da seçimlere gidecek. O ve hanımı hakkında yolsuzluk yaptıklarına dair yargılanmalar devam ederken tekrar seçilmek için Trump’ın bu atağına son derece ihtiyacı vardı. Bir nebze olsun başarılı olacak gibi görünüyor. Çünkü bu atağıyla aşırı sağ partilerin oylarını da böylece garantiye almış oldu.

Tabi Trump için de durum bundan farklı değil. Bir buçuk yıl sonra yapılacak seçimler için Yahudi lobisinin desteğini almanın rahatıyla koltuğuna oturabilir. Böylece Netanyahu’nun Trump’ın gelmiş geçmiş en büyük dost olarak nitelemesi ve verdiği tüm sözleri tuttuğunu beyan etmesi iltifattan öte bir itiraftı. ABD’nin israile karşı efendi değil köle/hizmetçi olduğunun itirafı…

Elbette işgalci israilin %35 su ihtiyacı, Suriye’ye 60 km olan uzaklığı ile Ürdün ve Lübnan arasında da stratejik konumu Golan tepelerini popüler kılmıyor. Hele ki işin içinde kaliteli ve rezervi yüksek olan petrol olduğu keşfedilmişse… Petrolün olduğu yerde ABD savaşa da girer alicengiz oyunları sergilemeye de…

ABD’nin bu düşüncelerle Golan’da İşgalci israilin egemenliğini tanıması, bunu meşrulaştırmaz elbette.

Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Birliğinin cılız ve yaptırımdan uzak tepkisi ABD’nin ısrarına karşılık çok sönük kaldı. Herkes bunun farkında olduğu için yüksek sesle düşünemiyor.

Dünya siyasetinde tescillenen bir gerçek böylece şu oldu: ABD artık çözümün parçası olmaktansa sorunun parçası olmayı tercih ediyor.

Unutulan şey ise yarın ABD’nin de kendini bu sorunların içinde bulduğunda dünya siyasetinin ona acımayacağıdır.  

 

Yazarın Diğer Yazıları