Adaylar Ve İttifaklar
Yerel seçimler için partiler arası ittifak ve aday arayışları tüm hızıyla devam ederken perde gerisinde üzerinde anlaşılmayan çok meselelerin olduğu muhakkak. İyi Parti`nin CHP ile henüz şehirler bazında da olsa anlaşamamış olması, Ak Parti`nin MHP ile bir neticeye varmamış bulunması ve her iki ittifak arayışının bencilliklerini siyasi arenada göstermeleri boy boy basın yayında yer alıyor.
Bu meyanda Ak Parti`nin İstanbul adayının Binali Yıldırım olduğu yoğunluklu anlaşılsa da sürekli ertelenmesi başka bir nedenle açıklanmayacak kadar açıktır. Öyle ki İstanbul İl Başkanının diğer ilçelerdeki belediye başkanı adaylarını seçmesindeki etkisini kabullenmeyen yıllanmış siyasetçi olarak elbette sayın Yıldırım`ın adaylığı hemen kabul etmesi normal karşılanmazdı. Geri plandaki bu anlaşmazlık ön plana protokol anlaşmazlığı olarak yansısa da bu sorun çözülmedikçe Yıldırım`ın adaylık meselesi daha çok ertelenecektir. Şu andaki yurt dışı gezisi hem ona hem de partisine bu konuyu düşünme açısından zaman kazandırmıştır. O sebeple adaylığının dönüşünden önce açıklanması düşünülmüyor.
Sayın Yıldırım da İstanbul büyükşehir belediye başkanı olarak 39 ilçeyle uyumlu(!) olmak ve 20 milyon insanı yönetmek için bazı adımlar atıldıktan sonra öne çıkacaktır. Elbette bu, görevi kabullenmemek demek değildir. Çünkü bugüne kadar Erdoğan`a hep yol arkadaşlığı yapmış ve kendini öne sürmemiştir. Son derece uyumlu(!) biri olarak verilen tüm görevleri itirazsız kabullenmiş olması hep kazandırmıştır. Bunda da böyle davranacak olması şaşırtıcı değildir. İstanbul adaylığı için önceki teslimiyeti hemen göstermemesi, İstanbul teşkilatının içindeki sorunlara vakıf olmasından ve ileride sorunlar yaşayacağından olsa gerek.
Hep sorun olmuştur denilse de bu defa diğer sorunlar gibi karşı rakiplerden gelen değil, parti içi yerel sorunlar ve sorun çıkaranların olması sebebiyle koltuğu sağlama almakla başlamak gerek. İstanbul, yerel yönetimde birden fazla başlılığı kaldırmayacak büyüklükte olup kendini aşmış devasa bir şehir hatta bir memlekettir. Sayın Yıldırım, ipleri eline alıp kontrolü kendisinde görmek istiyorsa bu olacak ve ondan sonra adaylığı açıklanacaktır. Erdoğan da buna destek verdiği için Yıldırım açısından kuvvetli bir dayanak vardır. Zaten Erdoğan İstanbul`u ancak kazanabileceği bir adayla almak niyetinde olduğundan Yıldırım biçilmiş kaftandır.
MHP ile henüz yurt çapında ittifak sağlanmaması, ittifakın olmayacağı anlamında değildir. Bu da ancak süreç içinde netleşecek olduğundan son adımlar Bahçeli ve Erdoğan tarafından atılıp neticelendirilecektir. Burada işin içinde ince bir nükte yer alıyor. MHP, Ak Parti lehine olacak atılımlarını “destek” olarak yorumlarken Ak Parti, MHP lehine olacak adımlarını “jest” olarak nitelendiriyor. Başlangıcın adil olmayan kelimelerle ifadesi, Bahçeli`nin normalde kabul edebileceği bir durum olmazdı. Fakat Bahçeli, “Zillet” diye nitelendirdiği ittifaka karşı siyasi aleyhte de olsa bunu kabullenecek “fedakârlık” yapmaktan çekinmeyecektir. Çünkü şartsız bir destekle Ak Parti`ye destek vermiş ve bunu ülküsü olarak görmüştür.
Saadet Partisinin CHP tarafından genel seçimlerde olduğu gibi iltifat görmemesi meselesini de irdelediğimizde genel seçimlerdeki gibi CHP tabanının artık bunu kabullenmesi oldukça zor. Kısaca genel seçimde Erdoğan karşıtlığı, CHP`yi buna siyaseten zorlamış olsa da yerel seçimlerde bu kabul edilecek değildi. Çünkü Saadet`in belediyelik bir oy potansiyelinin olduğuna CHP inanmıyor ve sırtlarından Saadet`i belediye sahibi yapmak niyetinde değiller. Bu defa tabanlarına bunu açıklayacak bir gerekçeleri de olmazdı.
İyi Parti`ye gelince genel seçimlerdeki ısrar, Ankara adaylığının kendilerinde olma ısrarına benziyor. Sonuç mu? Genel seçimlerde ne olduysa o…