• DOLAR 34.611
  • EURO 36.623
  • ALTIN 2934.71
  • ...

Dört artı dört artı dört kesintisiz on iki yıllık eğitim ve bununla birlikte Kur`an-ı Kerîm ve Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin hayatının okullarda seçmeli ders olarak okutulmasının kanunlaşması etrafındaki tartışmalar sürerken bir şey gözden kaçırılıyor.

Birileri zannediyor ki, halkın aklında ve gündeminde böyle bir şey yokken radikal hükümet bunu gerçekleştirdi. Aslında hükümetin yaptığı, halkın arzusunun sadece bir kısmını yerine getirmekten başka bir şey değildir.

Ülkemizdeki şu bizim dinozorlar Dünya genelinde ve Türkiye`deki İslami yükselişten gerçekten habersizler mi, yoksa bile bile mi direniyorlar?

Özellikle sekiz on yıldan bu yana Türkiye`nin kendiliğinden işleyen Kur`an Trafiğine hiç dikkat ettiniz mi? Perşembe günleri, Cuma günleri Anadolu`da Kur`an-ı Kerim`i bağrına basan, koltuğunun altına alan kadıların oluşturduğu trafikten hiç haberiniz yok mu? Önceleri sadece haftada bir gün ve sadece hatim olarak işleyen bu trafik son yıllarda haftanın diğer günlerine yayılarak meal, tefsir ve Arapça olarak genişlemiştir.

Eğer azıcık dikkat ederseniz, hiç tahmin etmediğiniz kızların ve kadınların şu anda Kur`an merkezli bilgilenmede ciddi mesafeler kat etmiş olduğunu göreceksiniz.

Erkeklerin vakıf, dernek ve ev oturumlarıyla gerçekleştirdikleri Kur`an, meal ve tefsir çalışmalarından az çok herkes haberdardır.

Cami ve Kur`an Kurslarındaki çalışmalar zaten durmadan devam etmektedir. Son zamanlarda özellikle yükselişe geçmesi ayrıca not edilmelidir.

Bütün bunlar İslam`ın bütün bir yeryüzünde ve özellikle Müslüman coğrafyalarda yükselişe geçmesinin tezahürleridir ve buna paralel olarak halkın kendiliğinden gösterdiği çabalardır.

Yöneticilere düşen de halkın bu talepleri istikametinde kararlar almaktır. Daha da doğrusu, halkın zaten kendiliğinden yürüttüğü çalışmalara iştirak etmek, kolaylaştırmak ve kanuni güvencelere bağlamaktır.

Kur`an derslerinden sonra gelelim Siyer derslerine ve Muhammedî Sevdaya.

Hükümet böyle bir dersi gündeme getirmeden önce Muhammedî Sevda Anadolu`yu baştan başa bürümüştü.

Hiçbir resmi yazışma olmadığı halde, hiçbir resmi emir olmadığı halde köylerde, kasabalarda okulları bu Muhammedî Sevda kaplayıvermişti. Sınıflar kendi aralarında Allah`ın Rasûlüne mektup ve şiir yarışmasına girmişlerdi.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin hayatını öğrenme yarışın girmişler, kendi aralarında ödüllü yarışmalar düzenliyorlardı.

Yıllar yılı dayatılan resmi ideolojiden bıkmış usanmışlardı masum yavrularımız.

Ve okullardaki bu yavrularımızın son yıllarda şahid olup durdukları bir şey daha vardı:

Yaşadıkları kentlerin meydanları Nisan aylarında Muhammedî Sevda ile coşuyordu. Üstelik bu coşkunun hazırlıkları günler öncesinden başlıyordu, o gün için çeşitli yarışmalar düzenleniyor, çocuklarımız bu sevda için günler öncesinden kendilerini hazırlıyorlardı.

Yani dinozorlara demek istediğimiz odur ki, Siyer dersleri de, Kur`an dersleri de zaten okullarımıza bir anlamda girmişti, dünya genelinde esmekte olan Muhammedî rüzgâra hiçbir okulun pencerelerini kapatma şansı yoktur.

Aslında biz bütün bunları bırakalım da, şu bizim solcular niçin hâlâ İslam`a karşı mesafeli duruyorlar?

İslam coğrafyasının her tarafında solcular İslam`a geldikleri halde, Filistin Kurtuluş hareketinin gövdesini oluşturanlar, Lübnan`daki direnişi başlatanlar ve daha birçok yerdeki solcular İslam`a katıldıkları halde bizim solcuların uzak durmaları, hatta cephe almalarının sebebi nedir sizce?

Bu arada  CHP`yi sol olarak görmediğimi, samimi solcuları kastettiğimi belirteyim.

Bana göre bu araştırılması gereken çok ciddi bir konudur.