Mitingler öncesi ve sonrasında fırtına gibi esmeliyiz
Büyük şehirlerde bir haftalığına kurulan özel fuarlarda nelerin yapıldığına hiç dikkat ettiniz mi? Her yıl düzenli bir şekilde organize edilen bu fuarlarda aynı işi yapan firmalar buluşmakta ve kendi aralarında çok yüksek rakamlara varan bağlantılar kurulmakta ve o iş kollarında yılın en büyük ticareti yapılmaktadır.
İslam adına gerçekleştireceğimiz etkinliklerimizi, mitinglerimizi bizler de en azından bu anlayışla değerlendirmeliyiz. Bu mitingler ve toplantılar sanki bizim ulaşmak için çırpındığımız zirveler ve son hedef noktaları değil, bu fuarlarda olduğu gibi bizim için her şeyin başlangıcı olmalıdır.
Eğer bu mitingleri deşarj olacağımız yerler, coşkumuzu zirveye taşımak suretiyle kendimizi tatmin edeceğimiz son zaferler olarak görürsek iyi bilelim ki bu işin esprisini anlamamış ve kaybetmişiz demektir.
Evet, küçük büyük bu etkinlikler ve mitingler öncesinde fırtına gibi esmeliyiz, bu mitinglerin muhteşem geçmesi için seferber olmalıyız. Fakat unutmayalım ki, asıl görevimiz o noktada ve özellikle ondan sonra başlamaktadır.
Allah için bu etkinlilerde yeni yeni bağlantılar kurmalıyız. Özellikle İslam adına yaptığı şey sadece bu etkinliklere katılmak olan yeni kardeşlerimizi tespit ederek sıcak ilişki kurmalıyız ve tuttuğumuz ellerini bir daha bırakmadan bundan sonraki hayatlarını Müslümanca yaşamalarına vesile olmalıyız. Yani etkinlikler sebebiyle tanıştığımız yeni kardeşlerimiz olmalıdır, hem de çok sayıda.
Etkinliklerimiz bittikten sonra da bizler o coşkuyu ve o heyecanı asla kaybetmeden sürdürmeliyiz ve bunu kardeşlerimize yansıtmalıyız.
Şunu asla unutmayalım ki, insanımızın bugün en çok muhtaç olduğu şey İslâmî heyecandır, motivasyondur, epeyden beridir kaybettiği gözlerindeki ışıktır, sıcaklıktır, samimiyettir ve ihlastır.
İşte bu günler, bu özelliklerimizi öne çıkarma ve seferber etme günüdür, bu özellikleri bir rüzgâr gibi toplumun en ücra noktasın ulaştırma günüdür.
“Müslümanlar gittikçe dünyevileşiyorlar” iddiasını boşa çıkarmalıyız. Dünyevi hiçbir şeye tenezzül etmeden sırf Allah için samimiyetle koşuşturan Müslümanların olduğunu bizzat göstermeliyiz.
“Müslümanlar maddi yönden rahatladıkça İslâmî taleplerinden vaz geçiyorlar, bütün kırmızı çizgilerini unutuyorlar” şeklindeki söylentileri boşa çıkarmalıyız.
Allah`ın Dinini bütün bir hayata hâkim kılmaktan ümitlerini kesenlere, egemenlerin müsaade buyurdukları kadar Müslümanlığa razı olmaktan başka çıkar bir yol kalmadığına inananlara, gözlerini fal taşı gibi açtıracak şekilde bunun mümkün olduğunu göstermeliyiz.
Şimdiden davet listelerimizi hazırlayalım, gerek kendi bulunduğumuz merkezdeki, gerek diğer şehirlerdeki etkinliklere götüreceğimiz kardeşlerimizin isimlerini şimdiden not edip daha sonra ziyaret ederek kendilerine bildirmeliyiz. Etkinliklerden sonra da bu ilişkiyi nasıl sürdüreceğimizin yollarını şimdiden düşünmeliyiz.
Elhamdülillah bunu çok güzel bir şekilde yapan kardeşlerimizi görüyoruz. Etrafımıza baktığımızda bu son etkinliler sayesinde dostluk kurduğumuz nice kardeşler göreceğiz.
Unutmayalım ki, insanımız bunca kalabalıklar içerisinde yaşıyor olmasına rağmen yapayalnızdır, uzatılacak samimi bir ele, içten tebessüm edecek simalara ihtiyaç duymaktadır.
Hepsinden de önemlisi, aziz İslam davasının bitmediğini, sadece kitaplarda kalmadığını gösterecek fırtına gibi esen Müslümanlara, sevdalı Müslümanlara muhtaçtır.
İnsanımız münakaşalardan, fikir tokuşturmalarından, ithamlardan, tekfirlerden bıkıp usanmıştır. Belki diliyle ifade etmese de, kendisini samimi bir şekilde kucaklayacak kardeşlere ihtiyaç duymaktadır.
Yani demek istiyoruz ki, onların yanına vardığımızda, onları yenmek için varmamalıyız, onların fikirlerini çürütmek için varmamalıyız. Hatta o kendisi böyle bir şey başlatmak istese bile biz o yola girmemeliyiz. Biz bir sevdanın adamıyız, karşımızdakine bir sevda getirdiğimizi göstermeliyiz.