Aleyhimize de olsa haktan yana olmak
“Ey iman edenler! Kendinizin, ana babanızın veya akrabalarınızın aleyhine de olsa adaletten asla ayrılmayın, Allah için hakkın şahitleri olun...”(4/135)
Kendi aleyhimize de olsa, anne babamızın aleyhine de olsa, akrabalarımızın aleyhine de olsa haktan yana olmak, işte biz bununla emrolunduk. Yani yeryüzünde şahit ümmet olmak.
Bu ayeti kerime bizim ırkçılık damarlarımızı kökünden kurutacak, ümmeti ve insanlığı mahveden bu hastalığı en kısa yoldan yok edecek, özellikle peygambersiz geçecek asırların yol gösterici ilahi fermanıdır.
Hakkı kabullenmek elbette tartışmasız bir erdemliliktir. Fakat burada önemli olan kendimizin ve yakınlarımızın aleyhine olduğu bir durumda bunu yapabilmektir. Zor olan budur ve insanların ayağı genellikle bu durumlarda kaymaktadır. Haksız isek haksızlığımızı kabullenebilmek.
Başkalarının arasında hakemlik, hâkimlik yaparken haklıdan yana olabilmek bir anlamda kolaydır. Fakat işin içinde kendimiz olduğunda ve haksız konumda iken bunu kabullenmek önemlidir.
Nasreddin Hocamız bunu güzel esprisiyle kafamıza sokmaya çalışıyor. Adamın birisi o günlerde kadılık yapmakta olan hocaya soluk soluğa gelmiş; “Hocam dağda inekler otlarken inekler kendi arasında bir birini kakıyor, itiyor ve bu arada biri ötekini uçurumdan aşağı düşürüyor, ölüyor. Hocam bu durumda ne olacak, iteleyen ineğin sahibi ödeyecek mi?” Hoca;
“Yok canım, olur mu öyle şey, tazminat filan gerekmez, hayvandırlar, kendi aralarında olur böyle şey” diye hüküm verir. Adam gülerek dilinin altındaki baklayı çıkarır;
“Hocam, bizim inek sizin ineği bu şekilde düşürmüş ve öldürmüş!” der. Hoca da;
“O zaman mesele değişir bana şu kara kaplı kitabı bir verin bakalım” der.
Biz biliyoruz hocamız toplumun bu hastalığını net bir şekilde kafamıza sokmak istemiştir.
Bugün bizim içinde bulunduğumuz durum ayrıca tebessüm edilecek bir durum değil yüreklerimizi yakmaktadır.
Bir yandan adalet yürüyüşlerinin yapıldığı, diğer yandan asabiyet damarlarımızın kabarıp bizleri haksızlıklara sürükleyip savurduğu bir günde yaşıyoruz.
Dünkü yazımda da belirttiğimiz gibi bugün önemli olan kendi ırkçılığımızı, kendi akraba tarafçılığımızı, kendi haksızlığımızı itiraf edebilmektir. Biliyor musunuz, peygamberlerin en büyük özelliklerinden birisi hatalarını tereddütsüz itiraf edebilmeleridir.
Bu mesele İslam`ın en belirgin kırmızıçizgilerindendir. Dindarlığımız kendimizle Rabbimiz arasındadır. Fakat insanlara kişisel dindarlığımızdan ziyade haktan yana oluşumuzla kendimizi göstermeliyiz. Bizim orucumuz, gece ibadetimiz bir anlamda insanları ilgilendirmez, insanlığımız ilgilendirir.
Unutmayalım ki toplumsal problemlerin çözümünde, ümmetin arasını ıslah etmede hakkın ortaya çıkması esastır. Fakat bu konuda haksız olan Müslümanın haksızlığını bizzat kendisinin itirafı ve karşıdakinden yana olması çok daha güzeldir.