• DOLAR 34.365
  • EURO 37.147
  • ALTIN 2986.8
  • ...

Daha ne kadar yazılıp çizilecek, ne kadar konuşulacak bilmem fakat şu anda bu ülkenin hiçbir meselesi FETÖ meselesinden daha önemli değildir.

Bu ülkenin, boğuşmakta olduğu bütün sorunlarının altından kalkabileceğine, etrafını saran dış problemlerin yanı sıra, içerdeki terör ve ekonomik sorunlarından da sıyrılıp çıkabileceğine inanıyorum.

Fakat bugünkü kararlılık ve bugünkü hızla FETÖ`nün üzerine gidilmeye devam edilse dahi en azından bu ülkenin bir on beş yılını alacağı kesindir.

Eğer bir de bugünkü hız ve kararlılık kaybedilirse, bu konu savsaklanırsa, FETÖ ile perde arkasında anlaşacak birileri inisiyatifi ele geçirirse, her şey bir anda tersine döner. Bundan sonrasını düşünmek bile istemiyorum.

Bu örgütün zannedilenden çok daha büyük boyutlara ulaşmış olduğu her geçen gün biraz daha anlaşılmaktadır.

Ankara Cumhuriyet Savcılığında toplanan raporlar gerçekten ürkütücü boyutlarda. Devletin kadrolarına yerleşen dört yüz bin kişiden bahsedilmekte, bunun en azından üç yüz bin kişisinin örgüte sıkı sıkıya bağlı olduğu belirtiliyor.

İşin esas ürkütücü yönü, sıradan memurluklarla birlikte başta devletin hazinesine hükmeden kurumlar, askeriye ve üniversitelerin akademik kadroları bu örgütün eline geçmiş durumda.

Meselenin asıl bizi ilgilendiren yönü, bütün bu kadroların hırsızlıkla, sınav sorularının çalınmasıyla ele geçirilmiş olmasıdır.

En son kanun hükmündeki kararname ile 4446 kişinin görevden uzaklaştırılması önce biraz dudak uçuklatıcı gibi geldi fakat dört yüz bin rakamını duyunca bunun devede kulak mesabesinde kaldığı anlaşıldı.

Himmet adı altında bu kadar insandan kesilen milyarlar rakam rakam Ankara Cumhuriyet Savcılığına sunulmuş durumda.

Söz konusu dört yüz bin kişi kendilerinin miktarında kişinin hakkını gasp ederek bugünkü yerlerinde bulunmaktadırlar. Zulmün bu yönünü hiç düşündünüz mü?

Özel sektör daha bunun dışında. İliklerine kadar sömürülmüş, kanı emilmiş bir sanayi sektörünü Kayseri`den çok iyi biliyorum.

Bu ülke, tarihinde hiç böyle bir vurgun ve ihanetle karşılaşmış mıdır?

Velev ki 15 Temmuz darbe teşebbüsünü bir tarafa bırakalım, olmadığını farz edelim. İhanetin, vurgunun boyutları tek başına her şeyi ortaya koymaktadır.

Şurası kesindir ki eğer söz konusu darbe teşebbüsü olmasaydı, böylesine suçüstü yakalanıp üzerine gidilemeyecekti.

Bundan sonrasına gelelim. Söylediğim gibi bu ülkenin yıllarını alacaktır. Belki işin idari ve adli yönü belirli bir müddet içerisinde çözüme bağlanacak, suçlular cezalandırılacak, mağdurların hakları iade edilebilecek.

Fakat sosyolojik açıdan bakıldığında insanımızın dini düşünce ve hayatında açılan yaraların sarılması yıllarca sürüp gidecektir.

Elbette bu işin sonunda da bir hayır olduğu görülecektir. Fakat söylediğim gibi bu biraz pahalıya mal olacaktır.

Bu yüzden insanımız bu konuda çok titiz olmalı, FETÖ ile mücadeleyi savsaklayacak, hızını kesecek, özellikle ört bas etmeye yönelik siyasi gelişmeleri dikkatle incelemeli ve asla taviz vermemelidir.