• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Diğer etkinliklerimizin bir haftaya sığmadığı gibi, anlaşılan odur ki bundan böyle Kerbela`yı anlamak için düzenleyeceğimiz etkinlikler de Allah`ın izniyle Muharrem ayının tamamını dolduracaktır.

Çünkü Kerbela, bin üç yüz yetmiş yıldan bu yana yazılıp konuşulmasına rağmen birçok yönden yetersiz olduğu ortadadır.

Hepsinden önemlisi, Kerbela`nın kodlarının ve Kerbela`yı oluşturan insan karakterlerinin günümüz dünyasına bir bir taşınabildiğini söylemek zordur.

Kerbela olayını sadece bir cinayet olarak görmek veya önlenmesi mümkünken bir takım yanlışlıklardan dolayı vuku bulmuş bir facia olarak görmek yanlış bir düşüncedir. Bunu sadece olup bitmiş, geçip gitmiş bir kaderi değiştirememek adına söylemiyoruz.

Üzerinde iyice düşünüldüğünde ve derinlemesine tetkik edildiğinde Kerbela`nın kaçınılmazlığını, hatta gerçekleşmesinin zaruretini göreceğiz.

Kerbela`daki insan tiplerini birazcık yakından gördüğümüzde bunu anlayacağımıza inanıyorum.

Kerbela`nın bir numarası elbette Hazreti Hüseyin`dir:

Hazreti Hüseyin ölmeliydi, şehid olmalıydı ve nitekim şehid oldu. Bunun bir başka yolu yoktu. Siz istediğiniz kadar düşüncelere dalın, Hazreti Hüseyin`i kurtarmak için filmi geri sarın, senaryoyu değiştirin yeniden yazın. Sonunda göreceksiniz ki Hazreti Hüseyin`in şehid olmaktan başka bir yolu yoktur.

Çünkü Hazreti Hüseyin yaşadığı zamanda Muhammedî yolun temsilcisidir.

Hazreti Hüseyin, takvanın, faziletin ve ilmin temsilcisidir.

Hazreti Hüseyin, hakkın ve adaletin temsilcisidir.

Müslim bin Akil: Aslında bizim gibi Müslümanlar için Hazreti Hüseyin her ne kadar sembol olsa da, bizzat rolünü alabileceğimiz kişi Müslim bin Akildir. Kur`an`da Rasullerden sonra anlatılan ikinci kahramanlara çok benziyor. Yasin Sûresinde, şehrin uzak köşesinden koşup gelen adama, yani Habibi Neccar`a, yine Mümin Suresinde o güne kadar imanını gizleyip o  gün Firavun`nun karşısına dikilen yiğide çok benziyor.

Diyorum ya, belki bizler için Hazreti Hüseyin olmak zordur fakat Müslim bin Akil olmak, Hazreti Hüseyin`in elçisi olmak, onun adına Kûfe`de yiğitçe destansı bir mücadele vermek, sonunda Kerbela`dan önce şehadet şerbetini içmek…

Ve Kerbela sonunda ortaya çıkan bir Zeynep karakteri, Müslüman bayanlar için tarihi sembol.

Hürr bin Yezid. Son ana kadar Hazreti Hüseyin`i kuşatan komutanlardan birisidir. Hazreti Hüseyin`in savaş başlamadan önce yaptığı etkin ve duygu dolu konuşmasının ardından biraz sonra öleceğini bile bile Hazreti Hüseyin`in safına geçiyor ve Kerbela şehidlerinin arasına katılıyor.

Yezid bin Muaviye: Çoğumuzun zannettiği gibi, o sadece Hazreti Hüseyin ve çoluk çocuk yetmiş küsur Ehl-i Beyt mensubunun katili değildir. Her şeyden önce Yezid, kendisinin asla bulunmaması gereken bir yerde, Müslümanların önünde bulunmaya yeltenen kişidir.

Ve Yezid sadece layık olmadığı bir yeri işgal eden zalim ve zorba olmaktan öte, siyasi açıdan İslam Treninin makasını, yolunu, hattını değiştiren kişidir.

Diyelim ki bunu yaparken Hazreti Hüseyin`i ve beraberindekileri şehid etmemiş olsun, Kerbela Faciasını hiç gerçekleştirmemiş olsun, değişen ne olacaktı?

Yezid, elindeki kuvvetten başka hiçbir meziyeti, erdem ve fazileti olmayan, bu kuvvetle bütün İslami erdemleri, faziletleri ve liyakatleri bastırıp yok eden küstah ve zorba bir tiptir.

Yezid karakteri iyi öğrenilmelidir ve tarihten günümüze kadar olan cinsleri de iyi tesbit edilmelidir.

Çünkü Yezid, bin yılın bir başında gelen istisnai bir karakter değil, her zaman, her yerde mantar gibi kaynayabilen bir tiptir.

Ubeydullah bin Ziyad ve Ömer bin Sa`d: Hakkı ayan beyan görüp bildikleri ve dilleriyle ikrar ettikleri halde kuvvetten yana olan, makamlarını kaybetmemek için ellerini Hazreti Hüseyin ve Ehl-i Beyt`in kanına bulayan vali ve kumandan karakteri…

İlginç bir nokta: Biliyor musunuz, Müslim bin Akil`in şehid edildiğini ve Kûfe halkının verdikleri biattan döndüklerini öğrenen Hazreti Hüseyin, birlikte olduğu insanlara bir konuşma yaparak isteyen herkesin evlerine dönebileceğini, kendisini terkedip ayrılabileceklerini, bunu asla ayıplamayacağını, hatta bundan utananlar varsa gece karanlıkta ayrılmalarını söylüyor, fakat kimse kabul etmiyor…