Dersim`le Türkiye`ye bahar mı geliyor?
Birilerine göre Arapların yaşamakta olduğu bahar basit bir şeydir, hem de çok gecikmelidir, bu zamana kalmaması gerekirdi.
Onlara göre Türkiye kendi baharını çoktan yaşamıştır, mesela Ahmet Davudoğlu`na göre Türkiye baharını ta 1950 de yaşamıştır.
Evet, 1950 seçimleriyle CHP`nin alaşağı edilmesini, Menderes`in iktidara gelmesini basit bir olay olarak görmüyoruz. Fakat unutulmamalıdır ki, aynı Menderes on bir yıl sonra idam edildiğinde onu iktidara getiren halk gıkını dahi çıkaramamıştır.
Yani Türkiye`nin tarihinin hiçbir döneminde, isterseniz yüzlerce, binlerce yıl öteye gidin, halkın yönetime karşı ayaklanmasını, kendi diktatörlerini devirmesini hiç göremezsiniz.
Başka birilerine sorarsanız, Türkiye baharını ta ilk başta kuruluşuyla birlikte yaşamıştır ve bundan dolayı hiç kimse boşuna bahar beklemesin.
Osmanlının yıkılışı ve yerine Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu bir bahar mıdır yoksa bir kış mıdır bunu ilerde göreceğiz.
Hatta bugün bunu tartışamamak bile bunun ne çetin bir zemheri olduğunu göstermiyor mu?
Öncelikle Arap Baharını küçük görenlere bir çift sözümüz var:
Araplar bizzat hayatta olan ve ordularının başında en güçlü dönemlerini yaşamakta olan diktatörlerine karşı ayaklandılar ve ciddi bir bedel ödeyerek Allah`ın inayetiyle onları alaşağı ettiler. Ve bunun ardının geleceğine, bu baharın bölgenin tamamına yayılacağına inanıyoruz.
Çok heyecanlı ve her zaman ümitle dolu birisi olarak itiraf etmeliyim ki, şahsen ben şu anda Arapların böylesine müthiş şeyler başaracağını beklemiyordum.
Her iki kişiden birisini istihbarat elemanı olarak kullanan, astığından kestiğinden bir tek kişiye hesap vermeyen, cezaevleri dindar Müslümanlarla dolu, üstelik sırtlarını emperyalistlere dayamış bu diktatörlerin böyle bir günde yıkılacağını kesinlikle beklemiyordum.
Lütfen kimse Arap Baharını, Arapların gerçekleştirdiği bu inkılabları basit görmesin.
Biz bu kardeşlerimizi yürekten tebrik ediyoruz, her gün biraz daha İslamî çizgiye yaklaşmalarını ve daha güzel baharlar yaşamalarını Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Peki, Türkiye kendi baharını yaşadı mı? Dersim`i Türkiye Baharının neresine yerleştirebiliriz?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın Dersim çıkışını önemli buluyoruz.
Müslümanlar olarak Dersim`de yapılanları büyük bir facia, yüreklerin asla tahammül edemeyeceği bir facia olarak gördük ve görüyoruz.
Rejimin işlediği cinayetlerin en büyüklerinden birisi Dersim`dir, fakat her şey Dersim`den ibaret değil.
Şeyh Said Hazretleri ve o bahane edilerek büyük bir bölgede işlenen cinayetler, yapılan katliamlar da orta yere getirilmelidir ve getirilecektir inşallah.
Şapka giymedikleri için topa tutulan şehirler, başta İskilipli Atıf Hoca ve şehid edilen sayısız Müslüman…
Menemen bahanesiyle Muhammed Esad Erbili ve sayısız Müslümanın idamı…
Evet, Başbakan`ın Dersim belgelerini açıklamasını, devlet adına özür dilemesini çok önemli bir çıkış olarak görüyoruz.
Yeter ki bu çıkış sadece CHP ve onun Dersimli genel başkanının köşeye sıkıştırılması için kullanılmasın.
Yeter ki bütün bu cinayetlerin faili olarak sadece bugünkü CHP gösterilmesin, ucu nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gidilsin. Hepsinden de önemlisi, bu çıkıştan sonra zikzak çizilmesin ve geriye dönüş yapılmasın.
Bütün bunları göz önüne alarak şimdi bir daha soruyoruz; Türkiye Arapların yaşadığı baharı yaşadı mı, yaşmadı mı?
Bu soruya cevap verirken lütfen şu gerçeği göz önünde bulundurun:
Araplar, bizzat hayatta olan, yönetimin bütün dizgilerini elinde bulunduran, silahlı güçlerin tamamına hükmeden yöneticilerine karşı ayağa kalktılar ve onları devirdiler.
Türkiye insanına gelince, ölümünün üzerinden yetmiş küsur yıl geçmiş birisinin yaptıklarını asla sorgulayamıyor.