Trump mu, Clinton mu, yoksa Sen mi?
Dünya günlerdir bu soruyu tartıştı durdu. Bu arada Amerika`nın bütün eyaletlerini, senatosunu, temsilciler meclisini ve yönetim biçimini ve daha nelerini ezberleyiverdi. Yani ABD seçimden önce kazanacağını kazandı bile.
Sonunda Trump`un kazandığını da öğrendi. Şimdi bundan sonra nelerin olabileceğini öğrenmeye uğraşıyor. Bir ülke, tanıtım için trilyonlar harcasa kendisini ancak bu kadar tanıtabilirdi.
Göreceksiniz bundan sonra yazılı ve görsel medyamız günlerce Trump denilen bu zırtoyla nelerin değişip değişmeyeceğini tartışıp duracak.
Yarınlarda neyin olup biteceğini ancak Rabbimiz bilir. Ancak geçmişe bakarak nelerin olup biteceğini kestirmek o kadar zor olmasa gerek:
Her şeyden önce bütün dünya Coca Cola ve Pepsi içmeye, Adidas giymeye, İfon kullanmaya, Amerikan dizilerini ve Holywood izlemeye devam edecek. Özellikle İslam dünyası, ABD silah fabrikaları yararına kendi aralarında savaş turnuvaları düzenlemeye devam edecek. Buna itirazı olan var mı?
Peki, dünya özellikle bizler buna mahkum muyuz? Clinton mu Trump mu diye beklemeye ve birini tercihe mecbur muyuz?
“İkisi de değil, ben. Keramet bendedir, benim duruşumdadır, benim kendimde göstermem gereken değişikliktedir.” diyemez miyiz?
Gerçekten önemli olan ne Trump`dur, ne Clinton, önemli olan sensin, önemli olan benim, önemli olan Diyarbakır sokaklarındaki Şehmuz çocuktur, Nusaybin, Cizre sokaklarında Hüseyinlerdir, Ayşelerdir, Berfinlerdir ve onların yol olarak kendilerine İslam`ı seçip seçmemeleridir.
Hangisi olursa olsun değişmeyecek olan bu zalimlerin bölgemizle alakası bu çocuklar üzerinden kurulmuyor mu?
İslam`a karşı amansız bir savaş veren PKK kendisine eleman olarak camilerden uzak bırakılan bu yavruları seçmiyor mu? Dolayısıyla Trump da, Avrupa emperyalizmi de bölgede kendilerine yol olarak İslam`ı seçmeyen bu çocukları kendilerine temsilci ve irtibat noktası seçmiyorlar mı?
Kısacası camilerden uzaklara savrulan bu masum yavrular, başta ABD olmak üzere küfrün, kokuşmuşluğun İslam dünyasının orta yerindeki merkezini oluşturacaktır. Aynı zamanda Ümmetin orta yerinde onların truva atı olacaklar.
Bizim kendi duruşumuz işte böylesine önemlidir. Hiç kimse bölgedeki cami merkezli çalışmaları basit görmesin.
Eğer bugün bölgede Müslümanca var olabilen bir yapı mevcutsa varlığını cami çalışmalarına borçludur.
Dikkat edelim, bu Ümmet ilk defa doğusundan kuşatılmış durumdadır, Batılılar hep batıdan gelirdi, şimdi ilk defa doğumuzdan gelmektedirler. Ümmet de doğu üzerinde yoğunlaşmalıdır. Doğu ve Güneydoğuda yapılan İslami çalışmalara ciddi anlamda destek olunmalıdır.
Eğer batılıların bu doğu kuşatması kırılmazsa, Ümmetin batı tarafı hiç bir direniş göstermeden çöker gider, Allah korusun.