• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Önce şunu bilelim ki, O`nun bilgisi dışında, O`nun iradesi olmadan bir tek yaprak kıpırdayamaz ve dalından düşemez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tâne, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. (6/59)

“Gerek yeryüzünde, gerek nefislerinizde bir musibet meydana gelmemiştir ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Şüphesiz ki bu Allah`a göre kolaydır. Kaybettikleriniz için tasalanmayasınız, O`nun size verdikleriyle şımarmayasınız diyedir…” (57/22,23)

Bu bizim iman çizgimizdir, birileri bu çizginin dışında zırvalasalar da, biz bu çizgimizi asla tartışmayız.

Biz iman ediyoruz ki, her şey Takdir-i İlahi çemberi içerisinde cereyan etmektedir. Hiçbir şey onun dışında değildir.

Fakat bizim bu şekilde iman ediyor olmamız, çimentodan çalanları, demirden çalanları, ruhsat hırsızlarını cezalandırmamızı engellemez, yapılan yanlışları kabullenmemiz anlamına gelmez.

Yine bizim bu şekilde Takdir-i İlahiye iman edişimiz, bu günden sonra yapacağımız binaların depreme dayanıklı yapmamızı engellemez.

Yani bütün bunlar bizim yarınlar için tedbir almamızı, çalışıp her şeyin en güzelini yapmamızı engellemez. Hatta biz bununla mükellefiz.

Fakat şunu unutmayalım ki, filmi başa geri saramayız, gerçekleşmiş bir olayın senaryosunu değiştiremeyiz, ölenlerimizi geri getiremeyiz. Van`da deprem olmuştur, şu ana kadar beş yüz civarında insanımız vefat etmiştir, şu kadar yaralı vardır, şu kadar bina yıkılmıştır. Bu bir gerçektir ve hiçbir lakırdı ve münakaşa bunu geri getiremez.

Buyurun, bundan sonrası için, yarınlar için ne konuşulacaksa konuşalım.

Deprem denilince akla ilk gelen şey dehşettir, gözlerimizin önüne ilk gelen fotoğraf bir yıkımdır, ölümdür, koparılan ağıt ve çığlıklardır, ardından gelen koşuşturmalardır.

Onun ardından gelen ise acziyetimizi idraktir. Ben bunu depremin yıkımı bölümüne değil, yapım bölümüne, depremin öldürdükleri bölüme değil, depremin dirilttikleri bölüme kaydediyorum.

Çünkü insanoğlu için acizliğini idrak etmekten, acizliğini kabullenmekten daha büyük bir kazanç yoktur.

Bir avuç çığırtkanı ve müzmin itirazcıları bir tarafa bırakacak olursak, şu Van depremi insanımızın ruhunda diriliş rüzgârları estirmiş ve estirmektedir. İnsanımızın ruhunun derinliklerindeki bütün erdem ve fazilet duygularını öylesine diriltmiştir ki, bunu depremden başka, yani Allah`tan başka hiç kimse yapamazdı.

Toplumdaki ırkçı damarların kurutulması, faşizmin yok edilmesi için neler yazılmadı, neler söylenmedi, neler teklif edilmedi, neler harcanmadı ki?

Söyleyin Allah aşkına, kimin aklına gelirdi faşizme depremle bu şekilde büyük bir darbenin indirileceği?

Söyleyin, hangi güç ve kuvvet insanımızı böylesine bir biriyle kucaklaştırabilirdi?

Hangi siyasi ve sosyal proje batıdaki insanımızı doğudaki için koşuşturup seferber edebilirdi ki?

Hangi bilimsel ve sosyal faaliyet, insanımızın ruhunu böylesine bir potada eritebilirdi?

Hangi reklam, hangi kampanya bir Azra Bebek için bütün bir milletin, hatta dünyanın yüreklerini aynı anda hoplatabilir, böylesine yumuşata bilirdi?

Rabbimizin değişmez kuralını biz bu noktada bir daha hatırlıyoruz: Bizim şer bildiklerimizde hayır, hayır bildiklerimizde şer olabilir, biz bilemeyiz, Rabbimiz bilir.

Şimdi artık bir tarafa bırakmalıyız olmayacak şeyleri konuşmayı, filmi geri saymayı, gidenleri geri getirmeyi.

Şu andan itibaren bize düşen nedir biliyor musunuz? Depremin açtığı, yani aslında Rabbimizin açtığı diriliş kapısını aralamak ve o kapıdan ilerlemektir.

Özellikle bizim okuyucumuza düşen görev bu konuda herkesten bir adım önde olmak, depremin getirdiği dirilişin öncülüğünü yapmaktır.