PKK`nin bilinçli dostlarıyla bilinçsiz düşmanları
Biz bir davanın, İslam davasının, bir tezin adamlarıyız, anti tez değiliz. Varlığımız birilerine düşmanlık üzerine kurulu değildir.
Böyle bir başlık seçmeyi, PKK`yı merkeze alarak yazmayı aslında uygun görmüyoruz, bize düşen doğrudan davamızı anlatmaktır.
Fakat şu da bir gerçektir ki orta yerde otuz yılı aşkın bir PKK, kırk bine yakın insan kaybı, beş yüz milyar dolardan fazla maliyeti vardır. Bu yüzden ülkenin birinci gündemi de PKK`dir.
Bilinçli dostları ve destekçileri kimlerdir, özellikle bilinçsiz düşmanları kimlerdir, PKK`ye ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor?
Örgütü kendisinin dışında bilinçli bir şekilde destekleyenlerin başında Türk solu gelmektedir.
Yıllar yılı mücadele vermesine rağmen İslam`a hırlamaktan başka hiçbir özelliği olmadığı için halka inemeyen, Kemalizm`in paçalarına sarılarak etkin olmaya çalışan Türk solu, Kürt soluyla teselli bulmuş, hayallerini PKK üzerinden gerçekleştirme yolunu seçmiştir.
Aynı şekilde bir tek özellikleri İslam düşmanlığı olan İstanbul, Ankara sosyetesi ve sahilciler de örgütün siyasi kanadının bilinçli dostları ve destekçileri olarak safında yerlerini almışlardır.
Kürtleri ve özellikle PKK`yi günahı kadar istemeyen Paralel yapı, Ulusalcılar, Ergenekoncular da başta medya olmak üzere bütün güçlerini HDPKK uğruna seferber etmişlerdir.
PKK/PYD`nin dışardaki bilinçli dostlarına ve destekçilerine gelince…
Bilindiği üzere örgüt kendisini dışarıya pazarlarken öne çıkardığı en belirgin özelliği İslam düşmanlığı, Ortadoğu`nun tek laik, seküler ve Marksist örgütü olma iddiasıdır. Doğru söylemektedir; şu anda İslam dünyasında ve Ortadoğu`da imana gelmeyen, İslam`a gelmeyen tek örgüttür.
Radikal İslamcıların önünü keseceği iddiasıyla başta ABD, Avrupa ve İsrail olmak üzere büyük bir kesimin açık desteğini almış durumdadır.
Rusya`nın desteğine gelince, örgütün beslendiği ideolojinin kaynağıdır Rusya. Suriye üzerinden bu desteğin hangi boyutlara varacağını ibret ve endişeyle izliyoruz.
Zaten bu desteğe güvenerek öz yönetim ve hendek siyasetine geçmeyi denemiştir.
Demek istediğimiz odur ki, örgütün dış dostları ve destekçileri de aynen içerdekiler gibi bu işi bilinçli olarak yapmaktadırlar.
Gelelim bu ülkenin bilinçsiz PKK düşmanlarına.
Aslında PKK`yi var eden, ortaya çıkaran, daha da önemlisi bugün hayatını idame ettiren kesim de PKK`nin bu bilinçsiz düşmanlarıdır.
Bu ülkenin aklı başındaki bütün yazarları, çizerleri, düşünürleri şu konuda ittifak etmiştir ki, PKK`yi ortaya çıkaran Kemalist dayatmalardır, 12 Eylül darbesinin vicdansız yaptırımlarıdır, insanlığın yüz karası olan Diyarbakır Cezaevi zulümleridir.
Bu bilinçsiz düşmanlık eskiye göre azalmış olsa da yer yer kendisini göstermekte, yapılmakta olan şehir operasyonlarında arada bir hortlamakta ve PKK için can suyu olmakta, varlığını sürdürmeye yetmektedir.
Bizim PKK karşısındaki duruşumuza ve düşmanlığımıza gelince.
Başta da belirttiğimiz gibi biz bir davanın mensuplarıyız, Allah`ın dinini hayata hâkim kılma davasının mensupları. Tepkisel bir çıkışın tezahürü değiliz.
Fakat gelin görün ki camiamızın ortaya çıktığı bölgede söz konusu örgüt kendisinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımamış, Siyasal İslam`ı bir tarafa bırakın, kendisi gibi sol örgütlere dahi hayat hakkı tanımamış, imha etmiş, sürmüş ve yok etmiştir. Başkalarına dayattığı değişmeyen bir ilkesi vardır: Ya bize katılacaksınız, ya defolup gideceksiniz, ya da öleceksiniz.
Elhamdülillah bu camia yüzlerce şehid vererek Müslümanca var olmuştur.
Silifke`de verdiğimiz en son şehidimiz Hüseyin Cafer`in dillere destan şehadetinin detayları yayınlanacak, avukatlarımız belgeleriyle sunacaklar. Öğrenince gerçekten hayran olacaksınız onun şehadetine. Silifke`deki öğrenci kampında tam anlamıyla Müslümanca bir duruş sergilemiş, arkadaşlarına Müslümanca sohbetler yapmış, Yasin Börü`yü anlatmış, Aytaç Baran`ı anlatmış, çapulcu sürüleri onun Müslümanca duruşuna tahammül edememiş, defalarca saldırmışlar, her defasında saldırganları püskürtmüş, en son gün şehadet şerbetini içmiş, 1992`de şehit olan amcasının ve hayranı olduğu Yasin ve Aytaç Baran`ın yanına gitmiştir. Makamı cennet olsun.
Yani bizim dostluğumuz Allah için olduğu gibi, buğzumuz ve düşmanlığımız da Allah içindir.