Bismillah Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma
Lütfen bu yemin meselesini fazla kafaya taktığımı, abarttığımı söylemeyin. Bu ülkede yaşayan bir kişi olarak asla kabullenemiyorum. Esaretin ve özgürlüğün bir ayrışım noktası olarak görüyorum.
Ülkeyi yönetmeleri için seçilen beş yüz elli milletvekili inanmadıkları, seçmenlerine de asla vaad etmedikleri, edemeyecekleri bir şeyler üzerine yemin ediyorlar, ettiriliyorlar.
Ve tam on bir saat sürüyor bu milletvekillerinin iradelerine el koyma operasyonu, esaret merasimi. Milyonlarca insan da olup biteni naklen izliyor.
Bu arada yeminini yapan her milletvekilini arkadaşlarının alkışlaması kadar gülünç ve basit bir şey olabilir mi?
Hani 23 Nisan müsamerelerinde şiir okuyan çocuklar gibi. Neyi alkışlıyorlar acaba? Hatasız ve pürüzsüz okuduğunu mu, sesinin güzelliğini mi, diksiyonunu mu?
Bence günahlarına ortak buldukları için, bu gülünç duruma düşenlerin bir tek kendileri olmadığını gördükleri için, abesle iştigal edişlerinde yalnız olmadıklarına şahit oldukları için alkışlıyorlardır.
Anlatılır, cumhuriyetin ilk yıllarında Diyarbakır`ı medenileştirmek için Ankara`dan bir opera gönderilir, halkı zoraki toplarlar ve izletirler. Opera bitince vali yanında oturan şehrin eşrafından birine nasıldı diye sorar:
-Vallahülazîm Diyarbakır Diyarbakır olalı bele zulüm görmedi, cevabını alır.
İnanın benim aklıma da hemen bu geldi, dedim meclis meclis olalı bele zulüm görmedi.
Yok, efendim, milletvekilleri can-u gönülden inandıkları, benimsedikleri için bu andı içiyorlar diyorsanız o halde bunlar sahtekârlık yapıyorlar. Çünkü bize böyle bir vaadte bulunmadılar, bu şekilde söz vererek gitmediler Ankara`ya.
Bildiğiniz gibi bu yemin törenlerinde monotonluğu bozan, yani tökezleyen, şaşıran, fazla bağıran veya benzer bir şeyle dikkat çekenler medya için bir haber değeri taşırlar, ertesi gün ekranlarda sadece onlar yer alır.
Yirmi dört yıl önce olduğu gibi bu yıl da Leyla Zana yeminine Kürtçe başladı ve yemin metnindeki “Büyük Türk Milleti” ifadesini “Büyük Türkiye milleti” olarak değiştirdi. Kriz çıktı, yemin kabul edilmedi, bilmem tekrar eder, bilmem etmez.
Geçen hafta söylemiştik; HDP milletvekilleri Atatürk ilke ve inkılapları üzerine gönül rahatlığıyla and içmelidirler. Çünkü doksan yıldır Kürtler üzerinde bir türlü etkin olamayan Kemalizm`i HDPkk on on beş yıl üzerinde uygulamıştır.
Bana kalırsa boşuna direniyor Leyla Zana. Çünkü Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına itiraz etmemiş, andını içmiştir. Sadece yemin metnindeki Türk kelimesini Türkiye yapmıştır, o kadar.
Aslında Leyla Zana`nın itiraz etmediği Atatürk ilke ve inkılapları buram buram Türkçülükle, Türk milliyetçiliğiyle doludur.
Bu arada Leyla Zana`yı yirmi dört yıl sonra yine aynı yerden başladı, yirmi dört yıl öncesine takıldı kaldı diye eleştirenlere bir çift sözümüz var. Sanki siz her yıl bu yemini değiştiriyorsunuz, daha güzeliyle, daha gerçekçi olanıyla yeniliyorsunuz da o yerinde sayıyor öyle mi? Asıl siz başladığınız, hatta başlattırıldığınız noktadan bir milim öteye geçemeyen, yerinde sayıp duranlar değil misiniz?
Gelelim besmele çekerek Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına yemin eden hanımefendiye. Besmele ile söz konusu ilke ve inkılapların birbirinin amansız düşmanı olduğunu, doksan yıla yakın birbirleriyle savaş halinde olduğunu bilmeyen var mıdır bu ülkede?
İşin daha da vahim olanı; bir takım muhafazakâr ve sağcı okuryazarların bunu bir kazanç olarak görmeleri, besmelenin bu şekilde meclis zabıtlarına geçtiğinden dolayı sevinmeleridir.