• DOLAR 34.643
  • EURO 36.626
  • ALTIN 2940.128
  • ...

Sonunda söyleyeceğimizi başında söyleyelim; Eşkıyanın, katillerin, gasıpların Müslümanlara yaptıkları hiçbir şey yanlarına kâr kalmamalı, karşılıksız bırakılmamalıdır.

 

Tövbe edip Müslüman olmadıkları müddetçe Peygamber Aleyhisselam hiçbir kâfirin ve zalimin Müslümanlara yaptığı zulüm ve kötülüğü asla affetmemiş, cezasız bırakmamıştır.

Bugün Mısır`da iş başında gasıplar vardır, katiller vardır, hainler vardır, İslam`la ve Müslümanlarla savaşan, yönetimi zorla ele geçirmiş bir eşkıya vardır.

Halkın özgür iradesiyle yönetime getirdiği Muhammed Mursi ve ekibini eşkıyalıkla yerinden indirmiş zindanlara doldurmuş, kendisine direnen binlerce insanı meydanlarda katletmiş, zindanlara doldurduğu İhvan mensuplarını öldürme kararı almış ve şimdi de infaza başlamış bir çete vardır karşımızda.

Lütfen Mısır`ı böyle görelim, böyle okuyalım.

Yok, böyle görmez de; “Mahkeme adil değildir, idamlar yanlıştır, durdurulmalıdır vs.” derseniz siz o zaman eşkıya çetesini meşru görmüş olursunuz.

Müslümanlar için eşkıyayı meşru görmekten daha da kötüsü, sabır adı altında kendilerine yapılanlara sessiz kalmaları, sineye çekmeleridir.

“Aman dikkat edelim, bizi şiddet kullanmaya zorluyorlar, zaten onların istediği de bizleri şiddete bulaştırmak, böylece terörist göstermektir, onlara cevap vermeyelim, sabredelim vs.” söylemlerine hiç birimiz yabancı değiliz.

Müslümanlar her ne zaman zalim ve gasıp yönetimlerin veya İslam düşmanı bölgesel güçlerin zulmüne maruz kalsalar, çokbilmiş yazar-çizerler ve ekranlardaki demirbaşlar hemen bu kalıplaşmış cümlelerle karşınıza çıkarlar; “Aman ha aman, bizi provoke etmek istiyorlar, oyuna gelmeyelim…”

Diyorum ki, sakının bu kuralı seslendirenler karşı taraf olmasın?

Yani muhatabını hep bu şekilde sindirme ve imha hareketlerine karşı sabır adı altında ellerini kollarını bağlama siyaseti olmasın?

İşte bütün böylesi durumlarda Müslümanlar kuvvetli olmalıdır, kuvvet kullanmalıdır, kuvvetini göstermelidir.

Müslümanların muhatapları şunu kesinlikle bilmeli ve hem de alışmalıdırlar;

Eğer ben bir Müslümana bir şey yaparsam kesinlikle benim bu yaptığımı yanıma bırakmazlar, bedelini ödetirler.

Müslümanlar için var olabilmenin vazgeçilmez şartıdır bu. Bunun zıddı yok olup gitmektir.

Unutulmamalıdır ki İslam ümmetinin son yüz yıl içerisindeki en büyük meyvesi İhvanü`l-Müslimin`dir. Hilafetin yıkılışından sonra bu ümmetin ortaya koyduğu en büyük meyvesi İhvandır. Bugüne kadar çok bedel ödemiştir.

Fakat bugün önderleri başta olmak üzere bütün ana gövdesiyle imha edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Küfür cephesi bütün gücünü ve cesaretini Müslümanların suskunluğundan, gücünü ve kuvvetini kullanmamasından almaktadır.

“Aman ha, bizi şiddete bulaştırmak istiyorlar” sesi başkalarının sesi olmasın. Dikkat edelim, bizi zillet bataklığına gömmek isteyenlerin sesi olmasın bu ses?

Eğer Müslümanlar uğradıkları zulüm karşısında kuvvetlerini ortaya koyup karşılık vermedikleri zaman kendilerini hangi tehlikelerin beklediğini söyleyelim:

Birincisi; Önce grileşecekler, sonra kimliklerini kaybedecekler, kısacası kendileri olmaktan çıkacaklar ve zamanla silinip gideceklerdir.

İkincisi: Eğer zulme karşı kuvvetlerini göstermezlerse kendi aralarında bölünmeler başlayacaktır. Çünkü her camianın içerisinde aktif ve cevval, genç kesimler vardır. Camia zulme karşı sessiz kaldığında bu kesimler karşı çıkacaklar, bir şeyler yapılmasını isteyecekler, sözlerini dinletemezlerse ayrılacaklar, ayrı baş çekeceklerdir. Başta İhvanın kendisi olmak üzere İslam dünyasının her yerinde bu durumlar yaşanmış ve halen yaşanmaktadır.

Peygamber Aleyhisselam`ın dikkatlerden kaçan en büyük özelliklerinden birisi; ümmetinden her çeşit insanı istihdam edebilmesi, her birini en güzel bir şekilde değerlendirmesidir. Savaşamayan, cesareti zayıf kişileri dışlamayıp onlara da bir yer bulduğu gibi, ele avuca sığmayan Ebu Basîr (r.a) gibilerini de en güzel ve verimli bir şekilde istihdam edip değerlendirmiştir.

Bugün Mısır`a tahakküm etmeye çalışan eşkıya çetesine, tepesindeki en üst düzeyden aşağıdaki piyonlarına kadar hepsine şu bildirilmelidir;

Sizin bu yaptıklarınız kesinlikle yanınıza kalmayacak,  her biriniz teker teker eşkıyalığınızın cezasını çekeceksiniz, yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.

Eşkıyaya bu gösterilmeli, buna inandırılmalıdır.