İktidar ne yapıyor? PKK ne istiyor? Müslümanlar ne yapmalıdır?
Defalarca tekrarladığımızı bir daha söyleyelim; İktidarın Çözüm Süreciyle hedeflediği seçimlerden galip çıkmaktı. İkisini başardı, şimdi geriye 2015 genel seçimleri kaldı.
Bu seçimden de başarılı çıkabilmek için çözüm adına en büyük beklentisi, batıya asker ve polis cenazesi gitmemesi, bir de sokaklardaki yangın görüntülerinin son bulmasıdır. İktidar için bu yeterlidir, eğer başarabilirse.
6/7 Ekim olaylarıyla durma noktasına gelen süreç yeniden başlamış görünüyor. Bu noktada iktidar “Kamu düzeninin sağlanması, silahların gömülmesi ve eylemsizlik…” gibi bir takım yeni kelimelerle ortaya çıkmış olsa da, dikkat edildiğinde bunların içinin boş olduğu hemen anlaşılır.
“Kamu düzeninin sağlanması” kavramının hiç de insan merkezli olmadığı, devletin putlaştırılmasından başka bir anlam ifade etmediği, özellikle Müslümanlar için hiçbir ümit ve hayır çağrıştırmadığı ortadadır.
Bırakın HDPKK cenahını, iktidar çevreleri bile 6/7 Ekim olaylarının içini şimdiden boşaltmış, o günü sadece kamu düzeninin bozulduğu bir gün olarak hatırlamakta, Müslümanların o gün ne ile karşı karşıya kaldığını asla söylememektedir.
Yani iktidar çevreleri bölgedeki Müslümanları böyle dehşetli bir günde bile asla anlamadığına göre, seçimlerden sonra tamamen unutacağı kesindir.
PKK ne istiyor?
Bir bakıma PKK en iyi günlerini yaşıyor. Sadece Türkiye nezdinde değil, uluslararası bir meşruiyet kazanma çabasında. Silahları bırakmak bir tarafa, Kobani ve benzer bahanelerle tam aksine daha da silahlanmakta, bu konuda Avrupa ülkelerinden açıkça destek görmektedir.
Diyelim ki yürütülmekte olan süreç gereği PKK silah bıraktı, silahları gömdü veya teslim etti.
Bu öyle abartılacak bir konu değildir. Yani ne iktidar için bir başarı ne de PKK için bir kayıp veya geri adımdır.
Silah bir şemsiye gibidir. Zaten yağmursuz günlerde şemsiye taşımanın bir anlamı yoktur.
Fakat yağmur yağdığında şemsiye temin etmek öyle zor bir iş değildir. Birileri gerek gördüğünde şemsiye tedarik etmeleri hiç de zor değildir.
Şu ana kadar sadece zor kullanarak, eşkıya ve dayatmayla kendilerini ispat edenler, başka bir erdem ve marifetleri olmayanlar silahlarını bıraksalar bile benzer yöntemlerle varlıklarını ispat etmeye devam edeceklerdir.
Peki, asıl soruya gelelim: PKK ne istiyor?
Sedat Laçiner`in tabiriyle sadece PKKistan istiyor. Bulundukları yerde sadece ve sadece kendilerinin hâkimiyetini istiyor. Peşmerge dâhil, velev ki sol ve seküler düşüncede olsun, kendilerinin dışında hiçbir güce, hiçbir etkin guruba asla tahammülleri yoktur.
Bu yeni bir durum değildir, PKK var olduğu günden beri bu düşüncededir ve bunu uygulaya gelmiştir. Ya bizden olacaksınız, ya defolup gideceksiniz, ya da sizi öldürürüz.
Üzücü olan nedir biliyor musunuz? İktidar çevrelerinin bunu bir türlü anlayamamasıdır.
Müslümanlar ne yapmalıdır?
Müslümanların asla unutmaması gereken iki şey vardır.
Birincisi, PKK kendisinden başkasının varlığına ve etkinliğine asla tahammül etmeyecektir.
Siz, kendisinin güçlü olduğu yerlerde PKK`nin Müslümanlara, mütedeyyinlere tahammül edeceğine, özellikle siyasal anlamda etkinliklerini kabulleneceğine inanıyor musunuz? Böyle bir durumu kabulleneceklerini hiç söylediler mi, gösterdiler mi?
Müslümanların unutmaması gereken ikinci konu;
Bu konuda iktidardan asla bir beklenti içerisinde olmamalıdırlar.
Bırakınız çözüm süreci günlerini, 6/7 Ekim dehşetinin ardından bölgeye gelen iktidar mensupları eşkıyaya mensup derneklerle bir araya geldiği halde, hunharca katledilen aziz şehidlerin yakınlarına uğramaya korkmuş ve sinmiş bir durumdadır.
Söyleyin Allah aşkına, ne beklersiniz bunlardan?
Diyarbakır valisinin 6/7 Ekim olaylarına polisin zayiat korkusuyla müdahale etmediğini söylemesi her şeyi açıklamaya yetmiyor mu?
Müslümanlar için bir tek yol vardır: Kendi kendilerini müdafaa etmek, kendi kendilerini korumak, alınması gereken tedbirleri almak, bunun için ne gerekiyorsa onu yapmaktır.
Savunma çizgilerini, savunma zamanlarını bir adım daha öteden başlatmalıdırlar.
Hiçbir yerden bir beklenti içerisinde olmamalıdırlar, zaten boşuna beklerler.
Bireysel olarak da, camia olarak da Müslümanca bir hayat yaşamaya iyice dikkat etmelidirler.
Ayrıca bir birleriyle kesinlikle irtibatta olmalıdırlar, bir birlerinden haberdar olmalıdırlar, bir birlerini her zamankinden daha çok ziyaret etmelidirler.
Müslümanlar sabır ve takvaya önem verdikleri sürece hiç kimse onlara bir zarar veremez, bu Rabbimizin değişmeyen bir kanunudur.