İkinci bir emre kadar evlerimize gitmiyoruz!
Elhamdülillah tanıdığım bütün kardeşler aylardan beri dışarıdalar, evlerine ya hiç uğramıyorlar, ya çok zaruri işleri için veya görevleri icabı uğruyorlar.
Anlaşılan o ki, ikinci bir emre kadar evlerimize gitmiyoruz.
Zaten bir kısmımız yerel seçimler dolayısıyla aylar önce evlerinden çıkmışlar, bölgede yoğunlaşmışlardı, bölgedekiler zaten seferberlik halindeydiler.
Elhamdülillah bizim için de son dört beş ay dolu dolu etkinliklerle geçti. Şimdi de Kutlu Doğum için dışarıdayız, ayaktayız. Daha önce etkinlik yapmadığımız sayısız yerde Kutlu Doğum programları düzenliyoruz, inşallah bu konudaki tespitlerimizi daha sonra aktaracağız.
Şu kadarını söylemeliyim; Bugün Müslümanların birbirlerinden en büyük beklentisi ziyaretleşmedir. Nereye varmışsak, hangi Müslümanı ziyaret etmişsek mutlaka şunu diyoruz; niçin buraya daha önce gelmedik, niçin daha önce bu kardeşlerle tanışmadık, görüşmedik?
Bırakın sanal iletişimle avunmayı. Müslümanlar kesinlikle birbirlerinin yüzünü görmelidir, ellerini tutmalıdır, gözlerinin içine bakmalıdır, sesini duymalıdırlar, birbirlerini dinlemelidirler.
Bunun için de evlerinden dışarı çıkmalıdırlar, kalkıp gitmelidirler, onları evlerinde, derneklerinde veya iş yerlerinde ziyaret etmelidirler.
Sadece bunun için bile olsa ikinci bir emre kadar evlerine dönmemelidirler.
Fakat ben “ikinci bir emre kadar evlerimize gitmiyoruz” derken bütün duyarlı Müslümanları, İslam`ı hayata hâkim kılma mücadelesi vermekte olan bütün kesimleri kastediyorum.
Çünkü yaşadığımız ülke ve İslam dünyasının genel görünümü hepimizi dışarıda olmaya, ayakta olmaya, tetikte olmaya, teyakkuz halinde olmaya zorlamaktadır.
Başta Mısır için dışarıda olmalıyız, Mısır`daki eşkıya çetesinin beş yüzden fazla kardeşimizi öldürme kararını durdurmak için, gasp ettikleri halkın iradelerini iade etmeleri için, yani bulundukları yeri gerçek sahiplerine devretmeleri için dışarıda olmalıyız. Allah`ın izniyle bunu başaracağımıza inanıyoruz.
Daha sonra da meydanlarda keskin nişancılarla katlettikleri yüzlerce Müslümanın, camilerde yaptıkları katliamların hesabını vermeye zorlamalıyız, bunun için yaptırım gücü olan kesintisiz etkinlikler düzenlemeliyiz, dünyayı başlarına zindan etmeliyiz.
Bu konuda Türkiye`deki iktidarın sağlam durması, Katil Sisi yönetimini meşru görmemesi için gereken baskıyı yapmalıyız.
Ve sadece Mısır değil, başta İslam âlemi olmak üzere dünyanın dört bir yanında olup bitenler Şahid Ümmet sıfatıyla bizim ikinci bir emre kadar evlerimize dönmemize engel olmaktadır.
Özellikle yaşadığımız şu ülkede olup bitenler bizim teyakkuz halinde olmamızı, dışarıda olmamızı, evlerimizde ve yataklarımızda olmamamızı, dipdiri hazır kıta olmamızı gerektirmektedir.
Çünkü şer cephesi ayaktadır, İslam`la ve Müslümanlarla savaş halinde olanlar ayaktadır, evlerine gitmemişlerdir, dışındadırlar, bu işi sokaktan başka bir yerde halletme ümitlerini tamamen kaybetmişlerdir.
En ufak bir fırsatı değerlendirmekten geri durmuyorlar ve bundan sonra da durmayacaklar.
İslam`a ve Müslümanlara olan kinlerini kusmak, Müslümanların elde ettikleri her şeyi ellerinden geri almak, bugün geldikleri noktadan tekrar geri dönmelerini sağlamak için sizin aklınıza gelmeyen her şeyi kullanacaklardır.
Evlerine çekildiklerini, çekileceklerini ve artık yeni bir seçime kadar yenilgiyi kabullendiklerini zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
Öyle olunca bizler de ikinci bir emre kadar evlerimize dönmüyoruz.
“Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz. Sen kıvrıl ben gideyim, son Peygamber kılavuz”
Not: Önceki gün vefat eden güzel Müslüman, aziz dost Mehmet Sudan hocamıza Allah`tan rahmet diliyorum, başta yakınları olmak üzere bütün kardeşlerimize baş sağlığı diliyorum. Bizler şahidiz ki o ömrünü İslam davasına adamıştı, yıllarını o dava için zindanlarda geçirmiş, çıktıktan sonra da kaldığı yerden devam ettirmiş, İslam`dan başka hiçbir şeyi kendisine dert edinmemişti. Rabbim inşallah merhametle muamele buyurur.