• DOLAR 34.537
  • EURO 36.444
  • ALTIN 2878.58
  • ...

Başlangıçta samimi bir niyetle İslam`ın gür sesi olmayı hedefleyen fertlerin ve cemaatlerin sesleri, büyüme ve güçlenme amacıyla dışardan aldıkları desteklerle kesilmiş veya kısılıvermiştir. Yani düşündüklerinin tam zıddı gerçekleşmiştir.

Belki cüsse itibariyle büyümüş olsalar da, kendi asıl renklerini kaybetmişler, hedeflerini unutmuşlar veya vaz geçmişler, bulanıklaşmışlar, grileşmişler ve özellikle sesleri ya kesilmiş veya destek aldıkları çevrelerin sesi oluvermişlerdir.

Siyasi açıdan yeni bir dönemin başındayız. AKP`nin üçüncü defa ve daha güçlü bir şekilde iktidara gelmesi, bu dönemde yeni bir anayasanın yapılacak olması büyük bir kesimi bu noktaya odaklamış görünüyor.

Bu anlamda İslam adına faaliyetlerde bulunan bazı çevreleri de böyle bir heyecanın sardığını görmekteyiz.

“Önceki iki dönem geçti gitti fakat hiç değilse artık şu üçüncü dönemde İslam`ın güçlenmesi için şahsımız, derneğimiz, vakfımız, cemaatimiz ve kurumlarımız adına mutlaka birşeyler elde etmeliyiz...” düşüncesine kapılanları görüyoruz.

“Özellikle yeni anayasanın yapılacağı şu dönemde mutlaka ve mutlaka bir takım kazanımlar elde etmeliyiz, önceki anayasalarda aleyhimize olan maddelerin kaldırılması için bir şeyler yapmalıyız, yetkililere sesimizi ulaştırmalıyız...” heyecanı ve uğraşı içindeler.

Elbette uğraya geldiğimiz zulümler varsa bunu dillendiriyoruz ve dillendireceğiz, ma`şeri vicdanın gözleri önüne sereceğiz, hak bildiklerimizi haykırmaya devam edeceğiz.

Fakat böylesi dönemleri kaçırılmaması gereken büyük fırsat olarak gören İslami çevreler yanılgı içindedirler. İslam`ın ve müslümanların susturulduğu dönemlere dikkatlice bakıldığında görülecektir ki, zalim hasımlarının baskılarından ziyade, destekleme maksadıyla seslerinin kısılmasıyla olmuştur.

Eğer size bir şey veriliyorsa, ya susmanız içindir, gördükleriniz yanlışlar karşısında sesinizi çıkarmamanız içindir, yahut da onların sesi olmanız içindir.

Şu kural asla unutulmamalıdır:

Elinizi uzattığınız yere dilinizi uzatamazsınız, dilinizi uzattığınız yere de elinizi uzatamazsınız. İslam adına hareket edenler şunu unutmamalıdırlar ki, eğer bir tercih yapacaklarsa, birilerine ellerini uzatma değil, dillerini uzatmaktan yana tercihlerini yapmalıdırlar.

Bu güzel kural şu şekilde de ifade ediliyor: Elini uzattığın yere ayağını uzatamazsın, ayağını uzattığın yere de elini uzatamazsın. Biraz kaba gibi olacak ama, biz bir yerlere ayağımızı uzatmaktan yanayız.

Sesimiz daha gür çıkmalıdır diye bir takım güç odaklarının imkanlarından yararlananlar görmüşlerdir ki sesleri gittikçe kısılmıştır.

Etrafınıza şöyle bir bakın, hakkı haykırması için ağzına baktıklarımız, gözüne baktıklarımız eğer bu görevlerini yerine getirmiyorlarsa, kendilerinden beklediğimiz çıkışı bir türlü gerçekleştirmiyorlarsa, mutlaka birilerine borçlanmışlardır, birilerine diyet ödemek durumundadırlar.

Yani onların cüsselerinin büyüklüklerine bakmayın, hormonlu büyümedir bu. Hiç bir cemaati kastetmiyorum, hepimizi bekleyen tehlikeden söz ediyorum.

Allah`ın dinini hayata hakim kılmak için mücadele veren müslümanlar kesinlikle kendi öz sermayeleri ile büyümeli ve güçlenmelidirler.

Her bir müslüman sahip olduğu imkanıyla davasına destek olmalıdır. Bu uğurda koşuşturan kardeşlerini özellikle dışarıya muhtaç etmemelidir.

Özellikle kendi medyamızı oluşturma dönemimizde, eğer sesimizin daha gür çıkmasını istiyorsak, görüntümüzün pırıl pırıl, net ve berrak olmasını istiyorsak, az da olsa kendi gücümüzü, enerjimizi ve birikimimizi devreye sokmak durumundayız.

Soframızdaki yiyeceklerin DNA`sına dikkat ettiğimiz kadar, çocuklarımızın midesine indirdiğimiz yiyeceklerin hormonlu olup olmadığına dikkat ettiğimiz kadar, aziz İslam davasının binasını oluştururken kullanacağımız malzemelerin de nereden geldiğine en azından o kadar dikkat etmeliyiz.