• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Amma da anlayışsız ortaklarmış şu altılı masadakiler, ısrarla birbirlerini anlamak istemiyorlar.

Öncelikle kendilerini bir araya getiren Kılıçdaroğlu’na karşı ancak bu kadar anlayışsız olabilirler.

Adamcağız daha ne desin, daha nasıl ilan etsin adaylığını canım?

“Ey dünya, sana rakip geliyorum!” diye bütün bir dünyaya haykırıyor ama gel gör ki küçücük bir odada aynı masa etrafındaki diğer beş kişiye bir türlü duyuramıyor, pes doğrusu.

Ekrem İmamoğlu’nu ileri sürenlere “İmamoğlu on altı milyonu idare etmeye devam edecek” diyor, böylece “seksen beş milyonun yöneticisi ben olacağım” demek istediğini yine bir türlü anlamıyorsunuz.

“Biz onunla baba oğul gibiyiz, o benim oğlumdur” diyor, bunun ne anlama geldiğini zerre kadar idrak edemiyorsunuz. Daha da gözünüzün içine sokarcasına ona;

“Gel buraya İmamoğlu, otur şuraya İmamoğlu, ses çıkarmadan beni dinle İmamoğlu, hadi git İmamoğlu…” diye onun kendisine itaat etmekten başka yapacağı bir şey olmadığını somut hareketlerle gösteriyor, ama karşısındakiler anlayışsız olunca elden bir şey gelmiyor.

Laf aramızda, hani anlayışsızlıkta Kılıçdaroğlu’nun masadaki diğer beş arkadaşından hiç de geri kalır tarafı yok. Bir taraftan ablaları, diğer taraftan masanın altındaki yedinci ortak haklı olarak;

“İmamoğlu nasıl oluyor da tek başına senin oğlun oluyor, nasıl oluyor da onu sadece kendi düdüğünle yatırıp kaldırmaya yelteniyorsun, biz olmasak İmamoğlu olur muydu, Mansur Yavaş olur muydu, daha niceleri olur muydu?” diyorlar. Söylediğimiz gibi Kılıçdaroğlu da anlayışsızlıkta masadakilerle yarışıyor.

İşin mizah yönünü bir tarafa bırakalım, şu bizim altılı masadakiler istedikleri kadar her biri kendi kafasından konuşsun ne onların ne de bizim beklemediğimiz başka şeyler olabilir.

Mesela pat diye orta yere Abdullah Gül’ün adaylığı gelebilir son anda. Yine son anda hiç beklenmedik şekilde Ali Babacan aday gösterilebilir.

Dikkat ederseniz birtakım oturumlarda bunlar ucundan ucundan fısıldanmaya başladı bile.

Diyeceksiniz ki bu defa da sol taban buna itiraz eder;

“Bizim içimizden hiç kimse yok mu ki Ekmeleddin gibi yine sağdan birisini getirip önümüze dikiyorsunuz, bu bizim için bir zül değil mi?” derler.

Ama unutmayın, işin gerisinde İngiltere varsa solun tabanı boşuna bağırıp durur.  Yani altılı masada son sözü İngiltere söyler.