• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Aklımızın erdiği ve bir şeyler yazmaya başladığımız günden itibaren bizi ayakta tutan dinamiklerin başında Kerbela acısı ve Siyonizm’e duyduğumuz öfkenin büyük bir yeri olmuştur.

Biz Kerbela’yı sadece muharrem ayında değil, yeryüzünün herhangi bir noktasında vuku bulan her zulüm ve vahşette dile getirmeye çalışmışızdır.

Aynı şekilde Hz. Hüseyin de sadece şehadet gününde yâd ettiğimiz birisi değil, zulme karşı ayağa kalkmanın, hakkı haykırmanın, şehadetin söz konusu olduğu her yerde dilimizden düşürmediğimiz biricik sembolümüzdür.

Yine Filistin, Mescid-i Aksa meselesi de Müslümanların gündemlerinin en üst sıralarında olduğu gibi kimliklerinin en belirleyici maddelerinden birisi olagelmiştir.

Türkiye Müslümanları olarak Kemalizm’e bakış açısı da aynı şekilde onların kimliklerinin en belirgin vasıflarından birisidir.

Siz buna İslam coğrafyasındaki tağuti bütün kişileri ve yapıları da uyarlayabilirsiniz. Yirminci ve yirmi birinci asrın Mısır firavunlarından tutun, körfezdeki krallara ve benzerlerine bakış açımız bizim kim olduğumuzu belirliyordu.

Üzülerek belirtelim ki artık bunlar bizim için birer alamet-i farika olmaktan çıkıyorlar gibi. Birilerine göre artık Yezid bizim bildiğimiz Yezid değildir. O artık cennet gençlerinin efendisi, Peygamber çiçeği Hz. Hüseyin ve yetmişten fazla yaranını hunharca katleden birisi değil, ulusal menfaatler çizgisinde o gün için yapılması gerekenleri yapan yani yaptıkları meşru olan, daha da önemlisi ulus devletler olarak yolu izlenmesi gereken birisidir.

Yezid’in yavaş yavaş hazmedilmesi, canavarlığının kanıksanması gibi bugün Siyonist çete de aynı şekilde yetki sahibi ve gözüne bakılan bir takım Müslümanlar tarafından Ulusal Menfaatler adına canavarlığı kanıksanmaya, hazmedilmeye ve kabullenilmeye başlamış görünüyor.

Artık birilerine göre Ulusal Menfaatler Yezidlerle, Firavunlarla, katillerle iyi ilişkiler içinde olmayı gerektiriyor. Bizim gibi düşünenler ise sürüye kurt getiren, ulusal menfaatlere zarar veren azınlığın azınlığı kişiler olarak tanımlanmaktadır.

Bakar mısınız, rahmetli Abdürrahim Karakoç’un “Savurdu külleri sosyalist oldu” şiirinde tasvir ettiği gibi nice İslamcı yazarımız, hocamız, âkildanemiz de külleri savurup Kemalist olduklarını ilan etmiş durumdalar.