• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Genellikle bu tür kara haberlerle uzun müddet yerinden yurdundan uzak kalanlar karşılaşırlar. Yakınlarından bazılarının vefat haberi de varsa artık sarsılırlar, bir müddet kendilerine gelemezler.

Fakat bizim bu haberimiz Hz. Ali Efendimize aittir. Uğradığı bir kabristandaki mezarlara yönelerek şöyle demiştir;

“Ey kabir ehli!

Evlerinize başkaları yerleşti,

Mallarınız başkalarına taksim edildi

Eşleriniz başkalarıyla evlendi.

Bunlar bizdeki haberlerdir. Peki, sizdeki haberler nelerdir?” (Ahbaru’l-kudât, 2/195)

Bir mesele ancak böylesine kısa ve mükemmel anlatılabilir. İlim şehrinin kapısından da bu beklenir. Zaten öyle buyurmuştu kendisi; “İlim bir noktadan ibaretti, onu insanlar çoğalttı.”

Mezardakilere eğer dünyadan bir haber ulaştırılacaksa ancak bu kadar gerçek, bu kadar kısa ve net olabilirdi. Siz dünyadan gider gitmez işte bunlar oldu demek istiyor.

Dikkat ederseniz bu haber, bu hatırlatma aynı zamanda yaşamakta olanlara yapılmaktadır.

“Bunlar bizdeki haberlerdir. Peki, sizdeki haberler nelerdir?” kısmına gelince;

Acaba mezardakiler de oradan bize bir haber verecek olsalardı ne derlerdi?

Her ne kadar mezardakilerden haber almak mümkün olmasa da okuduklarımızdan bazı şeyler çıkarabiliriz.

Mesela büyük bir kısmı mezardan bize şöyle karşılık verirdi:

“Evlerimizden, eşlerimizden servetlerimizden böyle aniden ayrılmak çok ağır geldi bize, onlara çok bağlanmış gönül vermiştik, hiç beklemiyorduk, orada hep ebedi kalacağımızı sanıyorduk.

“Daha da acı olanı, başkalarına bırakıp geldiğimiz o malların ve biriktirdiğimiz ne varsa şimdi burada kuruş kuruş hepsinin hesabını veriyoruz. Ne acı bir şey; bize ait olmayan, yanımıza alıp getiremediğimiz ve şimdi başkalarının kullandığı her şeyin kuruş kuruş hesabını biz veriyoruz!”

Evet, mezardakiler bize oradan haber verecek olsalardı muhtemelen büyük bir kısmı buna benzer şeyler söylerdi.

Peki, daha değişik şeylerden haber verenler olmaz mıydı?

Çok fazla olduğunu sanmıyorum ama şöyle haber verenler de olabilirdi:

“Biz biliyorduk o saydığınız şeyleri orada bırakıp geleceğimizi, onun için onlara fazla bir gönül bağlamadık, bizim için zor olmadı onlardan ayrılmak.

“Hem kazandıklarımızın hepsini orada bırakmadık, alıp getirdik, şu anda bizim yanımızda, hatta biz buraya kendimiz gelmezden önce göndermiştik buraya.

“Durum böyle olunca verdiğiniz haberler bizim için hiç de önemli değil, bütün bunların böyle olacağını biliyorduk, onun için hiç de üzülmedik...”

Hiç düşündünüz mü, acaba biz nasıl cevap verirdik?