• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Böyle söylemekten başka bir söz bulamıyoruz. Özellikle Ramazan aylarında kudurma nöbetleri geçirdiğine alıştığımız siyonist eşkıya karşısında Müslüman devletlerin sus pus olmasına bakıyoruz ve “Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı Siyonistlere sattılar mı?” demekten kendimizi alamıyoruz.

Hatta sus pus olmaktan öte terör devletiyle normalleşme kuyruğuna girdiklerine göre acaba bunu neyin karşılığında yapıyorlar diye düşünmek zorunda kalıyoruz.

Eşkıya terör devleti yine Mübarek Ramazan ayımda Mübarek Mescid-i Aksa’yı pis ayaklarıyla çiğnediler, içerisini savaş alanına çevirdiler, yedi kardeşimizi şehid ettiler, yüzlercesini yaralayıp yine yüzlercesini tutukladılar.

Dikkat edelim, siyonistler bütün bu eşkıyalıklarını bir devlet olarak icra ettiklerinden dolayı ona karşı koyması gerekenler de devlet ve devletler bazında olması gerekmez mi? Ama maalesef bu eşkıya devleti karşısında direnenler sadece bireyler, Kudüs’ün bir avuç Müslümanı. Yine Kudüs dışında direnişi destekleyenler, eşkıyayı protesto edenler de Ahmet Mehmet, Ayşe Fatma yani bireyler veya en fazla sivil toplum kuruluşları.

İslam dünyasının devletleri ve yönetimleri Siyonist çeteyle zımni bir anlaşma yapmışçasına kıllarını kıpırdatmıyorlar. Ve söylediğimiz gibi eşkıya ile normalleşme kuyruğundalar.

İşte bu noktada bizim zihnimizi kurcalayan bir soru var; Neyin karşılığında bu normalleşme?

Özellikle Kudüs’e en yakın durumdaki, adeta Kudüs’ü çevreleyen Arap İslam yönetimlerinin eşkıya ile sarmaş dolaş olmalarının arkasında ne yatıyor?

Türkiye yönetiminin “One Minute” günlerinden bugünlere gelmesinde Kudüs için, Mescid-i Aksa için bizim bilmediğimiz güzel beklentiler mi var? Kudüs’ün kurtuluşu için başka bir planları mı var?

Veya eşkıya ile bu söz konusu normalleşme olmadığı takdirde İslam dünyasını veya Filistin’i bizim bilmediğimiz çok daha büyük tehdit ve tehlikeler mi bekliyor?

Söylesinler; biz şunun için normalleşiyoruz bu eşkıya ile diye, biz de bilelim.

Hani küçük çevremizde bazı olaylara şahit oluruz; durup dururken oturduğunuz eve icra gelir, sizi apar topar evden çıkarırlar. Sonra öğrenirsiniz ki evin erkeği evi kumarda kaybetmiş veya ödenmeyen ve üst üste yığılan kredi borçlarından dolayı eve el konulmuş.

Yine küçük dünyamızda izlemeye alışkın olduğumuz gibi ev halkından birinin anormal bir durumu kaydedilmiş ve şu anda şantaj yapılıyor ve karşılığında oturduğunuz ev isteniyor.

Diyorum ki, Kudüs İslam ülkelerinin yöneticileri tarafından bu şekilde mi kaybedildi acaba?