• DOLAR 34.601
  • EURO 36.158
  • ALTIN 2959.531
  • ...

6 Ağustos ve 9 Ağustos 1945 insanlık tarihinin yüz karası, hatta insanlığın bittiği bir gündür.

Bundan 76 yıl önce Amerika 6 Ağustos Pazartesi saatler 08.15’i gösterirken Japonya’nın Hiroşima şehrine atom bombası attı, 140 bin civarında insan öldü ve o bölge adeta bir cehenneme döndü.

Bundan hemen üç gün sonra bu defa Nagasaki şehrine ikinci atom bombasını attı, aynı şekilde yüz binden fazla insan yok oldu, tahribatı günümüze kadar süren bir cehennem oluştu.

İkinci dünya savaşının sonuna gelindiği, hatta Japonya’nın ve Almanya’nın teslim bayrağını çektikleri halde gerçekleştirilen bu nükleer canavarlık tarihe insanlığın yüz karası olarak geçmiştir.

Her ne kadar Amerika: “Japonya faşist ideolojiyle kendisini insanlığın efendisi, diğer bütün ırkları kendisinin hizmetçisi gördüğünü ve bunu gerçekleştirmek için çevresine saldırdığı, her yeri ele geçirmeye çalıştığını “ iddia ederek atom kullanmasını haklı çıkaracak bir takım savunmalar yapsa da yaptığı bu vahşetin üzerini örtemez.

Yine bir takım iddialara göre Amerika’yı nükleer bomba yapmaya sevk eden şeyin 1942 yılında Hitler’in söz konusu silahın Amerika’dan önce imal etme emrini verdiği iddiasıdır.

Şimdi biz oturup faşist Almanya ve o günkü faşist Japonya’yı Vahşi Amerika’ya karşı savunacak değiliz.

Fakat Amerika atom kullanmadan önce de vahşi idi, atom kullandıktan sonra da vahşi idi ve bugün bu vahşetinden hiçbir şey kaybetmemiştir.

Hatta nükleer silah kullanmadığı halde normal bildiğimiz silahlarıyla nükleerden kat be kat insan öldürmüştür. Vietnam ve Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde katlettiği insan sayısı Hiroşima ve Nagasaki’den kat kat fazladır.

Buna bir de Irak, Afganistan, Suriye gibi Müslüman ülkelerde gerçekleştirdiği vahşetleri ekleyin.

Elhamdülillah bizim mazimizde böylesi nükleer vahşetler yoktur. Belki garibinize gidebilir ama bizim böylesi silahlara sahip olmayışımızı Allah’ın bir lütfu olarak görüyorum.

Bu ve benzer konuları tartışırken arkadaşlar hemen Enfal 60 ayetini öne sürerek düşmanlara karşı gücümüzün yettiği kadar silah hazırlamamız gerektiğini öne sürerler. Fakat bir noktayı gözden kaçırırlar; Rabbimiz söz konusu ayetinde “türhibûne bihi – yani onları korkutmak için buyurur, imha edip yeryüzünden silmek için değildir.

Elhamdülillah, bütün insanlığı Hakka, Hakikate, Selamete çağırmakla yükümlü olan Müslümanların mazilerinde böylesi bir vahşet ve bu vahşeti gerçekleştirecek silahların bulunmaması büyük bir nimettir.

Aksi halde nükleer silahlarla üzerlerine ölüm yağdırdığımız, kömüre çevirdiğimiz, ülkelerini cehenneme dönüştürdüğümüz insanları hangi yüzle İslam’a çağırabilirdik ki?