• DOLAR 34.423
  • EURO 36.333
  • ALTIN 2843.91
  • ...

“Duydum ki berat etmişsin şu davadan, inan çok sevindim!”

Hepimizin bu şekilde sevinerek birilerinin beratını tebrik ettiğimiz olmuştur.

Ya bir de bizzat berat eden o kişinin sevincini düşünün. Hele yargılandığı mesele ciddi ise, berat etmekle büyük bir hapis cezasından veya yüklü miktarda tazminat ödemekten kurtulmuşsa artık o kişinin yaşadığı mutluluğu bir düşünün.

Bir takım cezalardan kurtulmanın yanı sıra insanlar arasında aklanmak, temize çıkmak, bir takım şaibelerden kurtulmak, insanların size bakışlarının yine eskisi gibi iyiye dönüşmesi en azından cezalardan kurtulmak kadar büyük bir mutluluktur.

Aklanmak, temize çıkmak illa ki bir yargılanmanın neticesi olmaya bilir. İnsanlar bir takım şaibelerden, ithamlardan, suizanlardan, uğradığı iftiralardan başka şekillerde de kurtulabilir. Mesele şu veya bu şekilde gerçeklerin ortaya çıkması meselesidir.

Sözü uzatmayalım, aklanmak, temize çıkmak güzel bir şeydir. Alın aklığını basit bir slogan olarak görmeyelim, özellikle sürülen lekelerden sonra insanın yeniden alnını ak etmesi bir zaferdir.

Bunun yanında söz konusu aklanmalar, temize çıkmalar, berat etmeler her zaman için hakkın yerini bulduğu anlamına gelmez. Berat eden, temize çıkan mutlu olduğu halde bu berat karşısında birileri üzülebilir, mağdur olabilir, mazlum olabilir.

Veya bir takım davalar hiç mahkemeye intikal etmeden geçiştirilebilir, sahipleri bu dünyadan göçüp gidebilir. Nitekim milyonlarca problem bu şekilde kapanmakta, milyonlarca suçlu hiçbir ceza görmeden göçüp gittiği gibi, bir o kadarı da haklı olduğu halde aklanamadan, temize çıkamadan ömrünü tüketmiş olabilir.

Hani bazı durumlarda bir birimizi teselli ederiz ya, “Üzülme, daha bu işin temyizi var, daha bu işin, AYM’si var, daha bu işin AHİM’i var” diye…

İşte biz de diyoruz ki, bu işin bir de “Öbür Tarafı” var. Önemli olan “Öbür Tarafta” aklanmak, “Öbür Tarafta” temize çıkmak, Öbür tarafta berat etmektir.

Yoksa siz ne zannediyorsunuz günde en azından kırk defa “Mâliki Yevmiddîn” demeyi?

“Sensin o din gününe tartışılmaz biçimde hâkim ve malik olan!

Sensin o gün herkesi huzurunda derleyip toparlayacak olan,

Yapıp ettiklerini gözlerinin önüne serip yayacak olan,

Hiç bir şey bırakmadan hiç bir şeyden geçmeden, bir soracak olan!

En ufak davranışı, en küçük kıpırtıyı ölçüp tartacak olan!

Sensin her bir canlının alnından perçeminden tutup çekecek olan!

Sensin o gün uğrunda korkudan bütün başlar öne düşecek olan!

Huzurunda dehşetten gönüller boşalacak, gözler dönecek olan!

Nefes hışırtıları, soluk sesi dışında huzurunda her bir ses susup sinecek olan!

Sensin, o din gününde adaletle hak ile hüküm verecek olan!

Kulları arasında her türlü ihtilafı, ayrılığı nizaı kesip çözecek olan!

Karışmış akılları Sensin o gün hükmüyle tatmin edecek olan

Oynamış yürekleri sükûnete erdirip, yatıştıracak olan!”

(Namaz Gözaydınlığım’dan)

Bu anlamda Aklanmak, Temize Çıkmak ve Berat almayı Rabbim cümlemize lütfeylesin