Çalınan Minarenin Kılıfına Kanun Derler Yavrum!
“Baba, kanun nedir?” diye sorunca böyle cevap vermiş babası. Biz kanun dedik, siz daha kapsayıcı olan Anayasayı da buna ekleyin.
İstisnalar kaideyi bozmaz ama bilin ki her kanunun, her anayasa maddesinin altında çalınmış bir minare vardır.
Her şeyden önce, bütün kanunlar ve anayasalar güçlüler tarafından çıkarılır. Velev ki öncesinde zayıf olsalar bile güçlendikleri bir günde çıkarırlar kanunlarını ve anayasalarını, dolayısıyla yine güçlü bir elden çıkmış olur.
Zaten birileri de kanunları örümcek ağına benzetirler, büyük ve güçlü kuşlar delip geçerler, sinek ve benzer zavallılar takılıp kalırlar.
Yine bir başka deyişle; kanunlar bir şeyleri kitabına uydurmak demektir.
Çok az da olsa, mazlumların hakkının korunması adına çıkarılan kanunlar bile mahkeme harcı, avukat masrafları gibi başka bir sektöre kılıf anlamına gelmektedir.
En iyimser gördüğümüz tüketici haklarını koruma adına çıkarılan kanunlar bile, tüketimin, sömürünün düzenli ve sürekli işlemesine yöneliktir.
Aslında ülkelerdeki küçük ölçekteki kanunlar ve anayasalar Birleşmiş Milletlerin beş daimi üyesinin küçültülerek yansıtılmış bir şeklinden ibarettir. Nasıl ki dünya genelinde Amerika, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa beşli çetesinin söylediği oluveriyorsa, her ülkede dörtlü, beşli çeteler vardır, hep onların dedikleri olur, daha doğrusu kanunlar onlara göre çıkarılır.
Dikkatinizi çekmiştir, çıkarılması gündeme getirilen yeni anayasa ile ilgili “Mevsim Anayasa mevsimi değil, Bir dakika, Anayasa çıkarmadan önce…” ve benzer yazılarımla bu konuda olumsuz düşündüğümü dile getirmiştim.
Daha açık konuşayım; çıkarılıp çıkarılmaması bir yana, ne eskisi ne yenisi bir anlamda beni hiç ırgalamıyor, hiçbir beklentim de yoktur.
Bırakın dursun, dokunmayın mevcut anayasaya! Dokunmayın ki anlayalım putperest bir yönetimde yaşadığımızı. Aksi takdirde nereden bileceğiz.
Madem yasalara çalınan minarelerin kılıfı dedik, peki, bu durumda biz ne yapacağız diye soracak olursanız; bize düşen bu kılıfları yırtmaktır, kesmektir, delmektir ve altındaki minareyi orta yere çıkartmaktır, “ey ahali, bakın minaremiz buradaymış!” diye çalınan minarelerini insanlara iade etmektir.