Rüyalarınızda Nerede Olursunuz, Mezarınız Nerde?
“Bugün rüyamda, bizim köydeki evimizdeymişiz” diye başlayan çok rüya dinlemişsiniz veya bizzat kendiniz görmüşünüzdür. Bu yer, köyünüz, bahçeniz olabileceği gibi şehirdeki eski eviniz, eski mahalleniz, eski iş yeriniz veya yıllar önceki okulunuz, çocukluğunuzu geçirdiğiniz yerler olabilir.
İnsan rüyasında genellikle hayatının önceki yıllarındaki mekanlarda görür kendisini, yeni yerlerde çok az görür.
Aslında sözü Avrupa’ya, Avrupa’da yaşayan Müslümanlara getirmek istiyorum.
Doksanlı yıllarda Avrupa'da epeyce dolaşmış, sohbetler düzenlemiş, etkinliklere katılmıştım.
Bir defasında benden sonra Türkiye’den misafir olarak gelen muhterem bir dostla birlikte camileri ve dernekleri dolaşıyor, Müslümanlarla dertleşiyorduk.
Misafir arkadaşın oradaki kardeşlerimize sorduğu sorular dikkatimi çekmişti.
“Rüyalarınızda genellikle nerede oluyorsunuz? Memleketinizde mi, Avrupa'da mı?”
Belirli bir yaşta olanlar rüyalarında kendilerinin hep Türkiye'de olduklarını söylediler.
Öğrencilerin büyük bir kısmı, özellikle Avrupa'da doğanlar da kendilerini hep şu an yaşadıkları ülkede, yani Avrupa'da gördüklerini söylediler.
İkinci soru olarak da öldüklerinde nereye gömülmek istedikleriydi. Çoğunluğa yakın bir kısmı Türkiye'ye gömülmek istediklerini söylediler.
Baş başa kaldığımızda bu soruları “İslam’ın ve Müslümanların Avrupa’’da kalıcı mı geçici mi olduğuna dair bir tahminde bulunmak için sorduğunu söyledi.
Zannedersem günümüzün en hayati meselelerinden birisinin bu olduğunu hepimiz kabul ederiz; İslam’ın Avrupa’daki geleceği.
Mesele sadece Türkiye’den giden Müslümanlardan ibaret değil ki. 30 milyona yakın Müslümanın büyük bir kısmı artık oranın yerlisi durumundadır.
Özellikle İngiltere'de yaşayan Pakistan ve Hindistan kökenli Müslümanlarla Fransa'da yaşayan Kuzey Afrika kökenli Müslümanlar kalıcı olduklarına dair kararlarını çok daha önceden vermişlerdir.
Ve bizzat Avrupa kökenli Müslümanlar...
Kısacası İslam Avrupa'nın ayrılmaz bir parçasıdır. Aslında bu yeni bir şey değil, İslam'ın ilk dönemlerinden itibaren böyledir.
Bu gerçek, bir yere kaydedilmeli ve Müslümanlar siyasetini bunun üzerine kurmalıdır.
Avrupa’daki her bir Müslüman birey hesabını bunun üzerine yapmalı, ilişkilerini ve bağlantılarını bunun üzerine kurmalıdır. Bizim gibi uzaktan akıl verenlerden ziyade kendisinin çok şeyi daha iyi bileceğini unutmamalıdır.
İslam ülkeleri de Avrupa’daki Müslümanları güç durumda bırakacak, yerlerini daraltacak veya onları kimsesiz bırakacak siyasetlerden uzak durmalıdırlar.