Maskeyle birlikte mühür ve fermuar
Gelin şu maskeyle birlikte ağızlarımıza birer fermuar çekelim, birer mühür vuralım, inanın insanlık öyle sükûnete ve huzura kavuşur ki.
Anladığımız kadarıyla bugün hepimizin kullanmak zorunda kaldığımız bu maskeler öksürdüğümüzde, hapşırdığımızda veya biraz yüksek sesle konuştuğumuzda ağzımızdan yayacağımız mikropların başkalarına bulaşmasını engellemeye yönelik isabetli bir uygulamadır.
Düşünüyorum da insanoğlunun bu ağzı ne kadar büyük bir bela imiş. Bugün söz konusu olan yönü sadece ciğerlerimizdeki mikroplarla başkalarına verdiğimiz zarar.
Halbuki ağzımızla başkalarına verdiğimiz zararın boyutları üzerinde bir düşünsek yazmakla bitmez.
Dünyayı yaşanmaz bir cehenneme çeviren şey bizim ağızlarımızdan çıkan öteki mikroplar değil de nedir?
Genellikle ağızlarımızdan çıkanlarla bozulmaz mı bizim huzurlarımız?
Ağızlardan çıkan bir çift sözle yıkılmaz mı yuvalarımız?
En güzel birliktelikler bir çift sözle son bulmaz mı?
“İnsanoğlunun cehenneme girmesine en çok hangi şey sebep olur?” diye Yeryüzünün Efendisine sormuşlar, o da “İki dudağının ve iki bacağının arasıdır. Kim bunlara kefil olursa ben de onun cennete gireceğine kefil olurum” buyurmuştur.
Şu maske meselesi beni bu düşüncelere götürdü. Keşke maskeyle birlikte kendi irademizle ağızlarımıza birer fermuar çekebilsek, Kur’âni tabirle ağzımıza bir mühür vurabilsek de hem kendimizi hem de başkalarını mikroplardan korusak diyorum.
İnanıyorum ki çenelerimizi kapattığımızda belki ruhumuz konuşacak, kalbimizin sesini rahatlıkla duyar hale geleceğiz.
Ama şu anda çenelerimiz baskın çıktığından dolayı zavallı kalbimizin ve ruhumuzun sesinden hiç haberdar değiliz.
Eğer şu ağzımıza mühür vurmasını bir başarsak, göreceksiniz nice erdemlerimiz ortaya çıkacak, insanlığa faydalı nice değerler üreteceğiz.
Evet, gelin şu maskeyle birlikte fermuar ve mühür işini iyi düşünelim.
Hem oruç tutmakla yükümlü olan sadece midemiz midir, asıl orucu dilimiz tutmalı değil mi?
“Ne mutlu o kimseye ki sözünün fazlasını kendinde tutar, malının fazlasını başkalarına verir” Bu da Nebevi bi kural.
Neyse, bizden hatırlatması. Zaten o dehşetli gün geldiğinde ağzımıza fermuar çekilmese de mühür vurulacak, ellerimiz, derilerimiz konuşturulacak, ayaklarımız şahitlik edecek, biz de hayretler içinde olup biteni izleyeceğiz. Var mı bir itirazı olan?