“Hazırım, buyursun gelsin ölüm!”
Kim diyor bunu, kim diyebilir bu sözü, kim böyle bir çağrıda bulunabilir? Peşinen söyleyeyim, ben değilim, bana ait bir söz değil.
Fakat içimden geçiyor ki, keşke diyebilsem. Tabii, diyebilmek için mükemmel bir hazırlığın olması, yapılabilecek her şeyin yapılmış olması gerekir zannedersem.
Fakat buna rağmen insan yine de “buyursun gelsin” diyemez ölüme. Canından bezenleri, intiharı tercih edenleri bunun dışında tutuyoruz. Bizim konumuz canından bezenler, strese, bunalıma girenler değil ölüme hazır olanlardır.
Aslında Müslümanlar olarak ölümü böyle burun buruna geldiğimiz zamanlarda değil hayatın her anında gündemimizin başına almamız gerekir.
Birçok kaynaktan rivayet edilmekte; sahabeden bir grup bir araya gelmiş sohbet ediyorlar ve bu arada gülüşüyorlarmış. Peygamber Aleyhisselam onları bu şekilde görünce; “Lezzetleri kökünden kesip bitiren ölümü çok anın” buyurunca oradakilerin simaları birden değişivermiştir.
Can vermenin zorluğunu da söz konusu etmiyorum. Ölümden sonrasını düşünerek ölüme buyur edip edememeyi kast ediyorum.
Mesele gelip imana dayanıyor. Daha da somutlaştıralım;
“Bir gün Allah ile karşılaşacağına inananlar veya inanmayanlar.” Birazcık olsun Kur’an meali okumuşsanız Allah Teala’nın bu kavramı çokça kullandığını görürsünüz.
Şimdi başlığımızı bu imanla bir daha tekrarlayacak olursak; “Hazırlığımız tamam, buyursun gelsin ölüm” deme pervasızlığında bulunamayız amma imandan kaynaklanan ümitvar olma duygusuyla diyebiliriz zannedersem.
Biz aslında bir anlamda boş konuşuyoruz. Bize “hazır mısın, geleyim mi?” diye bir soran mı olacak ki. Hiç beklemediğimiz bir anda gelecek olan gelecektir.
Müslümanlar olarak bize düşen, bir birimize arada “hazır mısın” diye hatırlatmaktır.
Büyük çaptaki hazırlığımız bir tarafa, hiç olmazsa küçük hazırlıklarımız olmalı değil mi? Analarımız dolaplarının, sandıklarının bir köşesinde kefen takımını her daim hazır bulundururdu.
Buyurun, daha da küçük bir hazırlık, belki de yadırgarsınız; küçüktük, rahmetli ninem biz torunlarını etrafına topladığında;
“Aman yavrum, külotlarınızı tertemiz tutun etek tıraşınızı olmadan gezmeyin, ne olur ne olmaz, pat diye ölüm gelir, elin önüne nasıl çıkacaksınız” derdi.
Buyurun, neresinden başlarsanız başlayın hazırlığa, fakat mutlaka başlayın.