• DOLAR 34.684
  • EURO 36.673
  • ALTIN 2959.328
  • ...

Eşkıya başı ve onun küstah çırağının birlikte aldıkları kararı bir şovla dünyaya ilan etmeleri karşısında Müslümanların ne yapması gerektiğini konuşalım istiyorum.

Konuşmaktan da öte ciddi bir şekilde düşünelim diyorum.

Düşünmenin olmazsa olmazı ise sükûnet ve soğukkanlılıktır. Sağlıklı bir neticeye ulaşabilmemiz için bu şarttır.

Müslümanların teorisyenleri, aydınları ve alimleri Kudüs, Filistin ve Mescid-i Aksa üzerine kafa yormalıdırlar.

Bu işe başlarken de öncelikle bir durum tespiti yapmalıdırlar. Şu ana kadar gelinen noktada artılar nedir, eksiler nedir maddeler halinde ortaya konulmalıdır.

Her şeyden önce Kudüs’ün özgürlüğü adına alınan bir mesafe varsa onu kaybetmemek, ondan geriye düşmemeķ, yani öncelikle mevcudu korumak gerekir.

Mesela, her ne kadar uygulanmıyor olsa da şimdiye kadar Birleşmiş Milletlerce alınan kararlar ortaya getirilmeli, destekleyen ülkelerin sayıları artırılmalı veya desteklerinin etkinliğini sağlamak için siyasi çalışmalar yapılmalı.

Dedik ki, eski kazanımlar korunmalı, geriye gidilmemelidir. Daha da açıkçası kazanımlar kaybedilmemeli, kuvvetliyken zayıf konuma düşülmemeli.

Tekrar Haydutbaşı ve onun Küstah çırağının tek taraflı Kudüs kararına dönelim.

İyi bilin ki bizim fevri hareket etmemiz için onlar böyle yapıyorlar.

Bizi galeyana getirip düşüncesizce hareket etmemizi istiyorlar.

Bizi öfkelendirerek kendilerinin planladıkları tavrı göstermemizi bekliyorlar.

Bir otobüs durağında bekleyen kalabalığı gözünüzün önüne getirin. Kalabalık içerisinde oynayan, koşuşturan iki çocuk oradaki bir beyefendinin ayağına basıyor, canını sıkıyor, o da çocuğa acımasızca bir tokat indiriyor, çocuk ağzı burnu kan içinde yere yıkılıyor. Şimdi böyle bir sahnenin bundan sonrasını siz tahayyül edin, neler olabilir? Her şeyden önce orada bulunan herkes çocuktan yana olur ve adamın karşısına dikilirler öyle değil mi?

Yani o andan itibaren güç çocuktan yanadır, tokat atan kişi ise zor durumdadır. Burada çocuğa düşen bu gücü iyi kullanmaktır.

Fakat ağzı burnu kanlar içindeki bu çocuk birazdan ayağa kalksa, o adama en çirkin kelimelerle hakaret etmeye başlasa, kendisine, eşine ve kızına sövmeye başlasa, bununla da kalmayarak yerden aldığı taşı, tozu toprağı adama fırlatıp dursa...

Söyleyin, o kalabalık çocuğu desteklemeye devam eder mi, yoksa “hadi bakalım sen de çek git artık” diyerek oradan uzaklaşır mı?

Haklıyken, güç bizden yana iken bunu en iyi bir şekilde değerlendirmek yerine boşuna harcamak değil midir bu?

Bunu söylerken, asla çocuk hiçbir şey yapmasın, şiddet kullanmasın demiyorum.  Hem niye kullanmayacak ki, karşısındaki küstah adamın anladığı tek silah şiddet değil mi? Demek istediğim, öncelikle kamuoyunda lehine esen rüzgârı değerlendirmelidir. Sonra yine şiddet kullanacaksa kullandığına değmelidir, yediği tokadın, kanayan ağzının burnunun cezasını vermiş olmalıdır.