Esed’le mi görüşülsün, yoksa bizzat Kürtlerle mi?
Hepiniz duymuşunuzdur, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu son konuşmalarında şu anda sadece beş yüz “terörist” kaldığını tekrar tekrar söyledi.
Ondan önce de iktidar çevrelerinin ve yine İçişleri Bakanının ısrarla vurguladığı bir şey daha vardı ki; “Türkiye’de Kürd meselesi yok terör meselesi vardır”
Bu durumda Türkiye’nin bu en büyük meselesinin sonuna gelmişiz demektir. Beş yüz “terörist”in sözü mü olur, bu hızla gidilirse çok kısa zamanda onların da kökü kesilir, olur biter vesselam. Acaba?
İçişleri Bakanının verdiği rakamlar doğru olabilir, hatta geçmişte olduğu gibi bundan sonra dağa çıkışlar da son bulabilir. Bütün bunlar, yani bu ülkede “terörist” eylemlerin bitiyor olması bir anlamda sevinilecek bir şeydir.
Fakat meseleye “terör” açısından bakıldığında akla gelecek ilk soru;
“Peki, Türkiye sınırlarının dışında, Suriye ve Irak’ta da bu mesele tamam olacak mı?”
Bu soruya olumlu cevap vermenin o kadar kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin sınırlarındaki YPG/PYD’yi desteklemeyen kim var söyler misiniz? Uzaklardan gelen Amerika ve Rusya bir tarafa, onlarla birlikte hangi komşumuz desteklemiyor?
Bunu söylemekle iktidarın ülke içindeki “terör”le mücadelesinin boş bir şey olduğunu iddia etmiyorum.
Türkiye’nin böyle bir çıkmazla karşı karşıya olduğunu herkes görüyor ve biliyor. Hatta muhalefet çevreleri bunun için tek çıkar yolun Esed’le görüşmek olduğunu söylüyor. Ve siyasi temsilciler düzeyinde olmasa da en üst istihbarat yetkililerinin görüştüklerini de öğreniyoruz. Bilmediğimiz bu konularda bizim söyleyeceğimiz fazla bir şey yok, yetkililer daha iyi bilirler.
Fakat bizim bu konuda söyleyeceğimiz başka şeyler var. Bütün mesele Kürtler etrafında dönüp dolaştığına göre aradan herkesi çıkararak bizzat Kürtlerin kendisiyle görüşmek en doğru yol değil midir?
Esed denilen zalimle neyi, niçin görüşeceksiniz? Bir zamanlar kendisinin de Kürtlere düşman olduğunu, onlara bir kimliği bile çok gördüğü zamanları hatırlatarak o eski günlere yeniden dönmeyi mi teklif edeceksiniz?
Allah aşkına Esed’le görüşmek mi daha hayırlı yoksa bizzat Kürtlerle görüşmek mi? Çok mu uzaktalar? Bunca dolambaçlı yol, bunca aracı neyin nesidir?
Hiç birimizin asla güvenmediği şu Amerikan gâvurunu, Rus gâvurunu ve Avrupalı gâvurları aracı yapmamıza ve onların şehirlerinde koşuşturup durmaya ne gerek var Allah aşkına?
Önemli bir husus daha var. Madem ki “terör”le mücadelede bu kadar mesafe alındı, beli kırıldı, böylesi galip bir ortamda hiç kimse iktidarı “terör”e mahkum olmakla da itham edemez.
İktidara bir daha sesleniyoruz; evin içini düzeltmeden, bu coğrafyayı bir biriyle kucaklaştırmadan nereye gidiyorsun? Eğer gözün hep arkada kalacaksa, aklın fikrin evde olacaksa bu şekilde nasıl seferlere çıkabilirsin?