Biter mi dersiniz şu on gün?
Medyanın da marifetiyle şu politik gündem çoğumuz için çekilmez bir noktaya geldi.
Yalanlar, tutarsızlıklar, asparagas haberler zannedersem sıradan bir mümini bile çok rahatsız ediyor, kalbini, imanını, iz’anını ve vicdanını yaralıyor.
İnsafsız medyanın eline düşen kelimeler kavramlar çoktandır asıl anlamlarını kaybetmiş durumda.
“Son noktayı koydu” diye bir başlık görmüşseniz iyi bilin ki o mesele sürüncemede ve belirsizliğini sürdürüyor.
“Küstah açıklama” başlığı altındaki haber olarak rakipten bir haber yapılmışsa iyi bilin ki normal ve olması gerekenden bir milim fazla değil.
“Takke düştü kel göründü” veya “Maske düştü...” demişse medya, boşuna bir şeyler aramayın, yeni hiç bir şey bulamayacaksınız.
Aynı şekilde “Skandal, skandal” diye bağıran bir ses işittiğinizde biraz sonra o haberin yalanlanacağına hazırlayın kendinizi.
“Gözyaşları sel oldu” denilen görüntüye iyi bakın söz konusu gözde bir tek damla yaşı bulmakta zorlanacaksınız.
Siz buna bir de politik kirlenmeyi ekleyin, Allah gözünüze ve kulağınıza güç kuvvet versin.
Rabbimiz bize cennetini anlatırken; “orada ne bir yalan söz, ne bir kötü ve boş söz, ne bir günah söz yoktur” buyuruyor. Siz bunun ne kadar büyük bir nimet olduğunu düşünebiliyor musunuz?
İstanbul seçimlerinin neticesinden ziyade şu medya kirliliğinden kurtulabilir miyiz acaba diyorum?
Söz konusu şu on gün bittiğinde ne olacak ki diye soracaksınız biliyorum. “Oh be, dünya varmış” diyebilecek miyiz?
Neticeyi kabullenerek herkesin sakince yerine oturup ağızlarını kapatacağını sanmıyorum. Belki de seçim olmamış gibi politik kirliliği olduğu gibi sürdürecekler.
Bunun bir anlamı da şudur; demek ki seçimler, özellikle yenilenen İstanbul seçimi Türkiye’nin meselelerini çözmeye yönelik değildir. Hepsi de orta yerde durmaktadır, seçimden sonra kaldığı yerden tartışılmaya devam edilecektir.
Çünkü İstanbul seçimi dolayısıyla ülkenin problemlerine hiç bir çözüm teklifi sunulmadığı gibi daha da tartışılır bir hale getirilerek bir eşiğin ucunda bırakılmıştır.
“Seçimden önce şöyle diyordunuz, şimdi ise şöyle diyorsunuz...” tartışmaları başlayacaktır.
Hele dış meselelerin seçimden sonra daha da katmerlenmiş bir şekil alacağını hepimiz göreceğiz.