Son Peygamberi bir de böyle okumak
Önce şunu bir tarafa kaydedelim, Hz. Muhammed Aleyhisselam dünyanın gündeminden hiçbir zaman düşmeyecektir.
Belki birileri bizim O’nu zoraki gündemde tutmaya çalıştığımız düşüncesine kapılabilir. Hayır, O gündemde olduğu için biz o gündeme katılıyoruz.
Bunun en önemli sebeplerinden birisi O’ndan sonra bir daha peygamber gelmeyecek oluşundandır.
Öyle olunca şu “Son Peygamber” terimine biraz değişik açıdan yaklaşmak gerekiyor.
Kur’an’ımızın “hâtemennebiyyîn ve nebilerin sonuncusudur” diye tanımladığı bu terimi tarih boyunca kullanan toplumlar olagelmiştir. Fakat gerçekler onların bu iddialarını çürütmüş, daha nice Peygamberler gelmiştir.
Fakat bin dört yüz küsur seneden bu yana öncekiler gibi kabullenilen bir peygamberin gelmediğine bütün bir dünya şahittir.
Niçin son peygamberdir? Allah Teâla’nın hazinesinde yok mudur başka, gönderemez miydi?
Çünkü başka bir peygambere gerek yoktu. O’nun hayatı milim milim, saniye saniye kaydedilmiştir. Ernest Renan’ın tabiriyle Hz. Muhammed (s.a.v) tarihin gözü önünde yaşamıştır.
Sadece bundan dolayı mı son peygamber? Hayır. Kendisinden sonra kıyamet gününe kadar gelecek insanlara örnek olacak bütün olaylar, sahneler, örnekler O’nun hayatında gerçekleşmiş, Rabbi O’na o imkanı vermiştir.
Nasıl bir baba olunacağını, nasıl bir eş, nasıl bir koca olunacağını, nasıl bir dede olunacağını, nasıl bir akraba olunacağını, nasıl bir kadı, nasıl bir hakim, nasıl bir komutan, nasıl bir devlet başkanı, kısaca nasıl bir lider olunacağını en ince detayına kadar yaşayıp gösterme imkanını vermiştir.
Oysa başta Hz. İsa Aleyhisselam olmak üzere nice peygamber (Allah’ın selamı onların üzerine olsun) bu imkânları bulamamış, bu örneklikleri gösterme fırsatı bulamamış. Bu onların zaafından, derecelerinin düşüklüğünden değil, olaylar, takdir-i ilahi öyle gelişmiştir.
Bütün bu konularda kıyamet gününe kadar gelecek insanlara örnek olabilmek, daha da önemlisi bu konularda düstur koyabilmek için hayatında bizzat göstermesi gerekirdi.
Bir başka önemli konu. Ortaya kıyamete kadar sürecek evrensel kurallar koyabilmek için dünyanın bu anlamda elverişli bir konumda olması gerekirdi.
Hz. Musa Aleyhisselam’ın Firavunun zulmünden kurtardığı israil oğullarını terbiyeden ve tornadan geçirmek için onlara has özel kurallar gerektiğini, bunun için bize göre daha sert bir Şeriat’a tabi olduklarını herkes kabul etmektedir.
“Son Peygamber” derken “Son Kitap” derken “Son Din” derken olaya biraz da bu açılardan bakılması gerektiğini düşünmeliyiz. Yoksa bizim yaptığımız kesinlikle bir abartı, bir mübalağa ve hamasi bir yüceltme değildir.
Peygamber Sevdamızın bir kıyısına bunu da kaydedelim.