• DOLAR 34.611
  • EURO 36.623
  • ALTIN 2934.71
  • ...

Mustazaflar Hareketi olarak bundan sonra yola aynı zamanda siyasi bir yapıyla da devam edileceğinin ilan edildiği günden bu yana gittiğimiz her yerde sağanak halinde soru yağmuruna tutuluyoruz.

 Çok ilginçtir ki, karşılaştığımız kardeşlerimizden;

-Acaba siyasette başarılı olur muyuz, olamaz mıyız, kazanır mıyız kaybeder miyiz,  şeklinde bir tek soru soran kişiye rastlamadık, hiç kimsenin böyle bir endişesine şahit olmadık. Çok ilginç değil mi bu durum?

Peki ya neyi soruyorlar, kazanıp kazanmama değil de ya neyin endişesini taşıyorlar?

Muhatap olduğumuz bütün kardeşlerimizin bir tek endişesinin olduğuna şahid olduk;

-Acaba bu esnada İslam`dan taviz verir miyiz? Acaba duruşumuzu kaybeder miyiz?

-Davamızdan hiçbir şey kaybetmeden bu işler olur mu acaba?

-Çizgimizden sapar mıyız, kendi ilkelerimizi kendimiz çiğner miyiz acaba?

-Rengimizde grileşme olur mu, bizden öncekilerin düştükleri çukurlara düşmeden bu işin üstesinden gelebilir miyiz?

 

Elhamdülillah, ne müthiş bir endişe, ne muhteşem bir kaygı! Yaşadığımız müddetçe Rabbim bu kaygıyı bizden asla eksik etmesin!

Çünkü bizi bu endişe ayakta tutacaktır, biz bu endişeyle birlikte var olabileceğiz, hayatiyetimizi bu kaygıyla sürdürebileceğiz, biz bu endişeyle birlikte kendimizi kontrol edebileceğiz.

Bu endişe bizde mevcud olduğu müddetçe neyi kaybedip neyi kaybetmediğimizi anlayabileceğiz ve böylece birbirimizi hizaya getirebileceğiz.

Bizim için felaketlerin en büyüğü, bu endişeyi kaybetmektir. Bu endişe bizim alarm zilimizdir.

Onun için bu endişenin bizde durup durmadığını arada bir kontrol etmeliyiz.

 

Kendilerinde bu kaygı, bu endişe bulunduğu müddetçe siyasi hareket başlatan bu kardeşlerimiz İslam`dan başka hiçbir metnin altına imza atmayacaklardır.

Aziz İslam`ın hiçbir değerini, karşılığında ne verilirse verilsin hiçbir şeyle takas etmeyeceklerdir.

Hiçbir şeyi İslam`ın önüne geçirmeyeceklerdir. Onlar için hiçbir şey İslam`dan daha öncelikli olmayacaktır.

Kardeşlerimiz hangi kapıdan içeri girerlerse girsinler, hangi geçitlerden geçerlerse geçsinler, bizzat kendileri olarak girecekler, hiçbir şeylerini kapıda bırakmadan girecekler, yoksa oradan geri dönecekler, girmeyecekler.

Hareket edecekler amma, hiçbir patika yola sapmayacaklar.

Bundan böyle hep akacaklar amma, asla ve asla bulanmayacaklar.

Nereye giderlerse gitsinler, Sevdalarını hep yanlarında taşıyacaklar, Sevdalarına asla ihanet etmeyecekler. Onların en büyük özellikleri Peygamber Sevdalısı olmaktır, diğer bütün özellikleri sonra gelecek, siyasi özellikleri de.

Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da kendi öz sermayeleri ile büyüyecekler, kendi güçleriyle güçlenecekler, asla hormonlu büyümeyecekler, kredili büyümeyecekler,  asla doping yapmayacaklar.

Allah`ın izniyle siyasetin İslam`dan taviz verilmeden de yapılabileceğini bizzat göstereceklerdir.

Yeter ki sizler bu kaygıyı duymaya devam edin, bu endişeyi taşımayı sürdürün.

Sonra, şunu unutmayalım ki, siyasetten uzak durulduğunda bütün bu taviz tehlikelerinden kurtulmuş oluyor muyuz? Aynı tehlikeler ticari anlamda büyüme esnasında yok mudur? Mücahidlikten müteahhitliğe geçme esnasında yok mudur?

Hepsinden de önemlisi, siyasi alanların başkalarına bırakıldığında nelerin kaybedildiğinin muhasebesi hiç yapılmış mıdır?

Demek istediğimiz odur ki, sadece siyasi bir hareket başladığı için duyulmamalıdır bu endişe. Siyasi alanların başkalarına bırakılmasıyla birlikte İslam adına nelerin kaybedildiği, hangi yükümlülüklerin terkedildiği için de endişelerimiz olmalıdır.

Meydanlarının Peygamber Sevdalıları tarafından doldurulduğu kentlerin yönetiminin Peygamber Düşmanlarının elinde bulunmasından dolayı hesaba çekilmeyeceğimizi mi zannediyoruz?