• DOLAR 34.578
  • EURO 36.259
  • ALTIN 2969.17
  • ...

Yabancı düşmanlığınızı meşrulaştırabilmeniz için başına bir de “pis” kelimesini eklemeniz gerekir. O zaman kendinizi biraz daha haklı gösterebilirsiniz. Aksi takdirde onları sadece “yabancı” olarak suçlamanız maksadınız için yeterli olmayabilir.

“Pis yabancı!” demekle bir taşla epeyce de kuş vurmuş olursunuz. Mesela aynı zamanda; defol git demiş olursunuz. Zaten asıl maksadınız da bu değil mi?

Bu arada “Pis yabancı!” dediğiniz andan itibaren sizinle aynı düşüncede olanları da meydanlara çıkarmış ve yanınıza almış olursunuz. Toplumsal linçin düğmesine basmış olursunuz.

Fakat bu işin bazen ufak tefek riski de yok değil; Siz “pis” dediğiniz halde bu kelime o yabancıya yakışmazsa, yani büyük bir kabul görmezse işte o zaman problem başlar, biraz pahalıya mal olur.

Bugün Almanya`da yaşanan Mesut Özil olayı budur. Günümüz dünyasının en popüler mesleklerinden biri olan futbolcuysanız onların azgın ırkçılıkları kendilerine biraz pahalıya mal oluyor.

Yok eğer Almanya`da ve genel olarak Avrupa`da sıradan bir yabancıysanız vay sizin başınıza geleceklere! Herkesin bir Mesut Özil olma durumu olmadığına göre...

Faşizmin fay hattının hızlı bir şekilde enerji topladığı Avrupa`da bugün “pis yabancı!” ithamıyla başta Anadolu`dan gidenler olmak üzere nice insan mahkum edilmiş, aşağılanmış, yarınlarda kendilerini daha beter muameleler beklemektedir.

Söylediğimiz gibi böyle bir durumda herkesin Mesut Özil olma durumu yok ama, laf aramızda Avrupa`da dikkat çekecek seviyede Müslüman, zenci ve göçmen futbolcu var. Son dünya şampiyonasında herkes buna şahit oldu. Özellikle kupayı alan Fransa.

Belki bir nebzecik başlarını önlerine eğdirip utanma duygusu yaşatabilirler. Muhammed Ali (Allah rahmet eylesin) Amerika`da bunun öncülüğünü yapmıştı.

Biz yine başa dönelim, “pis yabancı!” ithamıyla bir empati yapalım, bu sözün bizim ağzımıza yakışıp yakışmadığına şöyle bir bakalım:

Yaşadığımız topraklarda birilerine “Pis yabancı!” derken aynadaki suratımıza bir bakalım. Suratımızda açığa çıkan cahiliyenin sırıttığını görebiliyor muyuz? Böylece karşımızdakini tahkir ederken azgın nefsimizin hazzının ve gururunun farkında mıyız? Kibrimizin nerelere ulaştığını ölçebiliyor muyuz?

Merhamet damarlarımızın tamamen kuruduğunun farkında mıyız?

Daha net konuşalım; kendimizden iğrenebiliyor muyuz?