• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Zannedersem bu nükteli olayı çoğumuz biliyordur: Adamın birisi bunu anlatıp duruyormuş;  “Eşeğin anırdığını duyduğunuzda namaz bozulurmuş, filan hocadan bizzat kulağımla duydum” diyormuş. İnsanlar da böyle bir şey olamaz, hem de söz konusu o hoca böyle bir şey demez diyorlarmış, fakat adam yemin billah ediyormuş bizzat kendisinin Cuma günü dinlediğine dair.

Araştırmışlar bu söz neyin nesidir diye. Meğer gerçekmiş, hoca cuma vaazında teyemmümü anlatıyormuş. Su olmadığı zaman teyemmüm yapılacağını uzun uzun anlatmış, bir de misal vermiş; Diyelim ki tarlaya çalışmaya gittiniz, su kabınız da eşeğinizin heybesinde. Bir de baktınız ki eşeğiniz yok, gitmiş nereye gitmişse. Namaz vakti de geçiyor, bu durumda teyemmüm yaparsınız ve namazınızı kılarsınız. Diyelim ki siz namaz kılarken eşeğinizin anırdığını duydunuz, namazınız bozulur.

Meğer bu sözü yayan adam Cuma vaazının tam bu noktasında camiye girmiş, o bölümü duymuş ve çıkınca herkese anlatmaya başlamış.

Bir kısım hocalarımıza yapılan saldırılarının sebebini ve saldırı noktalarını güzel anlatıyor bu fıkra.

Birileri için bulunmaz bir fırsattır, iyi bir malzemedir bunlar. Kullanırlar da kullanırlar. Sözlerini, esprilerini hep müstehcen kelime ve hareketlerle beslerler.

Bu tipler toplum içerisinde, üstelik medya dünyasında mebzul miktarda mevcuttur. Bunlar sizin sözünüzün içindeki bu bölümlerin üzerine mal bulmuş mağribi gibi atlayıverirler. Ağızları torba değil ki büzesiniz. Ellerinde cımbız pusuda beklemektedirler. Sizin sözlerinizden, yazılarınızdan ve görüntülerinizden neler bulup çıkaracaklar, nasıl montajlar yapacaklar.

Sözümüzün işlerine gelen bölümünü bu şekilde cımbızlayıp yaymak için birilerinin pusuda beklediğini asla unutmayalım. Bunun için bir yerlere çekilip götürülecek cümlelerimizi kopuk ve desteksiz bırakmayalım.

Hepsinden önemlisi, bizi takip edenlerin sadece samimi takipçilerden ibaret olmadığını asla unutmayalım.

“Efendim, konuşmamızın tamamını dinleselerdi...” diyeceksiniz; fakat kimse buna mecbur değil, hele kötü niyetliler.

Sözümüzün, yazımızın, görüntümüzün sadece tamamının altına değil, parça parça her bölümünün her cümlesinin altına imzamızı atabilelim.