Mısır`ı unuttuk mu?
Bizler, İslam ümmeti olarak, hadiselere ve davalara daha fazla sloganik düzeyde ve hamasetle yaklaşıyoruz. Yani uzun vadeli ve gerçekçi bir yol haritamız yok. Esiyoruz, gürlüyoruz; ama yağmadan dağılıyoruz. Sanki böylelikle her şey hallolmuş gibi davranıyoruz. Ve sorunlarımız bu yöntemle çözülmediği gibi, her geçen gün daha fazla birikmektedir. Elbette meydanlarda bir irade ortaya koymak önemlidir; ama bu iradenin gerçekten somut tezahürünün olması için, ete kemiğe bürünmüş bir yol haritasına dönüşmesi lazımdır. Slogan atmak kolay; ama bedel ödeme iradesini ortaya koymak zordur. Bu itibarla sloganlarla iş görmek yerine, bedel ödemeyi göze alarak asli hedeflerimize yoğunlaşmamız gerekir. Bedel ödenmeden de hayati sorunlarımızın ve davalarımızın bir neticeye ulaşmasına imkan olmadığını iyi bilmeliyiz.
Sözü, Mısır`daki askeri darbeye ve ardından yaşanan yargı komedisine getirmek istiyorum. Mısır`da askeri mahkemeler, Ortaçağ`ın engizisyon mahkemelerini aratmamaktadır. Hiçbir hak ve hukuk tanınmadan insanlar talimatla yargılanmaktadır. Uyduruk bir tiyatro neticesinde, insanlarımız birer birer ya idama gönderilmekte veya ağır hapis cezalarına çarptırılmaktadır. Akla ziyan suçlamalarla muvahhidler katledilmektedir. Geçenlerde İhvan mensubu birkaç genç uyduruk sebeplerle idam edildiler. Yönetici kadrosuna müebbet üzerine müebbet hapis cezaları verilmektedir. İşkenceler ve cezaevlerinde cinayetler kimsenin gündemine gelmemektedir. Mısır`da Müslümanların başına kıyamet koparken biz meydanlarda yokuz. Bu meseleyi çoktan unuttuk bile. Her şeye maalesef zamanla alışıyoruz.
Mısırlı Müslümanların yaşadığı temel hak ve özgürlük mağduriyetleri sürekli olarak gündemde tutulmalıdır. Zulüm bitmedi; o halde mazlumun yanında olmaya devam etmeliyiz. Muhammed Mursi hala zindanda ve durumu hakkında pek fazla bir bilgi de yok. Ama kaçımız artık Muhammed Mursi`yi, onun davasını ve ödediği bedelleri aklımıza getiriyoruz?
Zindanda başta kanser olmak üzere, birçok hastalıktan dolayı ağır eziyetler çeken ve bu sebeple vefat eden yüzlerce kardeşimiz var. Hastaların tedavilerine imkân verilmemekte ve mutlaka ilaç kullanmaları gereken hastalara ilaçları verilmemektedir. Yani idama mahkûm edilmemiş olanlar bile adeta yavaş yavaş idam edilmektedirler. Her türlü hukuksuzluk almış başını gidiyor. Hesap soran olmadığı için, keyfi muamelenin haddi hesabı yok. Ey insan hakları kuruluşları, bu mazlumlar için söyleyecek bir sözünüz, zalimlere yönelteceğiniz bir kınamanız yok mu?
İslam ümmetinin ortak düşmanlarının komplosu ile katledilen ve iradeleri ile beraber bütün hakları ellerinden alınan bu mazlumlar, bizim adımıza bir bedel ödediler. Biz ise bu cefakâr ve fedakâr kardeşlerimizi ne çabuk unuttuk?
Zulüm durmadan devam ediyor. Mısır`da hiçbir iyileşme ve düzelme yoktur. Müslümanların üzerindeki baskı hala tazeliğini ve güncelliğini korumaktadır. Yani zulüm değirmeni olanca acımasızlığı ile mazlum, muvahhidleri öğütmektedir.
Mısır'da askeri mahkeme, en son, darbe karşıtı 51 kişiyi on beşer yıl hapse mahkûm etti. Artık bu türden haberler Mısır için adeta sıradan haberler haline gelmiş ve maalesef biz de buna alıştık. En acı olan uygulamalardan birisi şudur: İnsanlar, canice ve uyduruk suçlamalarla tiyatro mesabesindeki mahkemelerde güya yargılanıp idam edildikten sonra, ailelerine idam edildikleri bildirilmekte ve sessiz sedasız, bir vahşetin altına imza atılmaktadır. Bu vahşice katliam ne kadar acı ise, bu mazlumların kanlarının hesabının sorulamaması ve hatta hiç gündeme gelmemesi en az onun kadar acıdır.