• DOLAR 34.665
  • EURO 36.319
  • ALTIN 2941.753
  • ...

Avrupa'da hemen hemen her ülkede aşırı sağ partiler yükselişe geçmiş bulunmaktadır. Bunun en son örneği Almanya'da görüldü. Bunu tahlili yapıldığı zaman, karşımıza çok nedenli bir tablo çıkmaktadır. Böyle bir tablonun oluşmasında en büyük nedenlerden birisi, neredeyse bütün politikacıların son birkaç yıldır yabancı karşıtlığını etkin bir siyasi argüman olarak kullanmasıdır. Artık Avrupa'da  siyaset zemini, yabancı karşıtlığı üzerinde kurulmuş bulunmaktadır.  Haliyle, böyle bir zeminde yapılan siyasetin asıl temsilcisi kim ise oylar o adrese gitmektedir. Öteden beri, Batı'da seçimler yaklaştığı zaman, dış siyaset, iç siyasete malzeme edilir. Almanya'da yapılan son seçimde siyasetçiler, projelerinden çok, Türkiye karşıtlığını ve yabancı karşıtlığını işledi.

 Batı'da her seçim dönemi yaklaştığında Müslümanların tepesine bombaların yağdırılması bir alışkanlık haline getirilmiştir. Doğu'da ölen her bir masum can, Batı'da sandıklardan oy olarak çıkmaktadır. Batılı insanlar, bu yönü ile adeta siyasetçilerini vahşete motive etmektedir. Adeta "kükredikçe oy al, oy aldıkça daha fazla kükre" döngüsü oluşmuştur. Bu trend her geçen gün yükselmektedir. Artık kim daha fazla yabancı düşmanlığını işelerse, seçmen gözünde daha makul siyasetçi konumuna gelmeye başladı.

Hem Amerika'da hem de Avrupa'da durum budur. Aslında aşırı sağ siyasetçiler dışında kalanlar, bu abartılı dili ve söylemi, seçim atmosferi ile sınırlı tutmak isteseler de bu mümkün olmamaktadır. Bu seçim kampanyaları, her geçen gün Batı'nın sosyolojik zeminini daha fazla kaydırmaktadır. Avrupa'da birliktelik ve paktların hayal kırıklığı ile neticelenmesi ve AB'nin tartışmaya açılması, İngiltere'nin AB'den ayrılmayı oylaması, Avrupa'da ulusal eğilimleri gittikçe güçlendirmektedir.

Adeta ikinci dünya savaşı öncesi Avrupa'nın kodlarının yavaş yavaş hortlamaya başladığını söyleyebiliriz. Haliyle böyle bir sosyal ve siyasal eğilimin güçlenmesi, en fazla Avrupa'da bulunan Müslümanları ve diğer toplulukları etkilemektedir. Avrupa'da her geçen gün İslam düşmanlığı yükselmektedir. İslami değerlere ve fertlere saldırılar olmaktadır. Temel hak ve özgürlükler, sudan bahanelerle kısıtlanmaktadır. Bu eğilimlerin yıllar içerisinde daha da güçlenmesi durumunda, Avrupa'nın kendisi bizatihi büyük bir tehlike ile karşı karşıya gelecektir.

Bu zemin güçlendikçe ve bu siyasal eğilim geliştikçe, daha fazla taban için siyasetin uç noktalarında gezinmesi normalleşecektir. Artık siyasetçiler daha fazla oy için siyasetlerini bu zeminde dizayn edeceklerdir. Söylemler, seçim atmosferi ile sınırlı kalmayacak; reel politik adımlara dönüşecektir. Avrupa'nın İslam dünyasına yönelik hamleleri daha fazla sertleşecektir. Artık gizli yapılan birçok operasyon, aleni olarak yapılabilir. "Medeniyetlerin karşı karıya gelmesi" dediğimiz bir süreci seyredebiliriz. Bu gidiş ile aşırı sağcı ve ırkçı politikacıların iktidara gelmesi uzak bir ihtimal değildir.  Avrupa birinci ve ikinci dünya savaşı öncesi atmosfer yaşamak istemiyorsa bu siyaset zeminini ve dilini terk etmelidir.