Çeçenistanı unutmayalım
Uzun bir zamandır Çeçenistan`daki direniş konusunda pek kimse kamuoyu oluşturmaya çalışmıyor. Kamuoyu oluşturmak bir yana, tabiri caiz ise sanki, İslam Âlemi`nin üzerine ölü toprağı serpilmiş. Kamuoyu; Suriye başta olmak üzere, Ortadoğu`ya odaklanmışken, işgalci ve zalim Ruslar, işbirlikçileri ile beraber Çeçenistan`da katliam yapıyorlar. Zulmün her türlüsü halka reva görülüyor. Adam kaçırma ve sivillere işkence artık sıradanlaşmış. Bizzat devlet olduğunu iddia eden Ramazan Kadirov`un çetesi, sivil halkı kaçırıp, sefalet içinde yaşayan halktan fidye istiyor. Ramazan Kadirov`un çetesi, Çeçen halkına adeta kan kusturuyor. Özellikle kaçırdıkları kadınların ırzına musallat olduktan sonra öldürüyorlar. Yani Çeçenistan`da tam bir cadı avı var ve bu durum devam ediyor. Rusların ve işbirlikçi Ramazan Kadirov`un zindanları, Guantanamo`yu aratır cinsten. Ama kimse bunu gündeme getirmiyor. Çeçenistan`da insan hakları ihlalleri diz boyu. Rus valiliği gibi faaliyet gösteren işbirlikçi yönetim, her şeyi normalleşmiş gibi göstermeye çalışıyor. İşbirlikçiler için “lale devri” söz konusu iken, Çeçenistan`ın gerçek sahipleri için değişen hiçbir şey olmamıştır. Rusya`nın kanatları altında ve desteğinde Kadirov`un eli ile Çeçenistan`da bir korku imparatorluğu inşa edilmiş.
Yukarıdaki tabloyu dile getiren, özellikle zindanlarda yaşanan vahşi işkenceleri ve insan hakları ihlallerini dünyaya duyurmaya çalışan bazı sivil aktivistler ve gazeteciler acımasızca ortadan kaldırılmışladır.
İşbirlikçi yönetim; ısrarla, Çeçenistan`da az bir azınlığın yaşadığı refahı, Çeçenistan`ın gerçek vitrini olarak göstermeye çalışmaktadır. Bir yandan Çeçen petrolleri ve petrol boru hatları güzergâhı Ruslara peşkeş çekilirken, diğer yandan halkın sefaletine rağmen, Kadirov, etrafındaki mürtetlerle milyon dolarlık partiler düzenliyor. Bu partilere de dünyanın dört bir yanından sanatçı kisveli artistleri davet ederek Çeçenlerin zenginliklerini onlara peşkeş çekiyor. Ve bu rezalet tablosunun adını da “ülkenin kalkınması ve normalleşmesi” koyuyor. Gazetecilere Grozni`nin Rusların eli ile gökdelenler inşa edilmiş kısmı gösterilmektedir. Ve bu gökdelenler ve ihtişam, tüm Çeçenistan`ın fotoğrafı olarak takdim ediliyor. Oysa arka sokaklar; cinayet, zulüm, kan ve diz boyu sefalet kokuyor.
Ruslar ve işbirlikçileri, tüm Kafkasya`daki mücahid sayısını sadece 20-30 kişi kadar olduğunu söyleyerek psikolojik bir savaş yürütüyorlar. Böylelikle direnişçileri zihinlerde mâhkum edip bir avuç terörist olarak göstermeye çalışıyorlar. Maalesef Türkiye`deki bazı gafil yazar, çizer; aydın kisvesi altında bu propagandaya alet oluyorlar. Kadirov`un başkanlık sarayını ayak yoluna çevirip sofrasında oturmayı marifet sayıyorlar. Son birkaç yıldır Çeçen direnişine olan duyarsızlık gerçekten buradaki özgürlük savaşçılarının Rus propagandasından etkilenen zihinlerde mâhkum olduğunun işareti sayılabilir. Buradaki direnişin İslami bir karaktere sahip olması, mâhkum edilmesinin en önemli nedenlerinden birisidir. Hem direnişçiler, hem de mülteciler adeta unutuldular.
Rusların direnişçileri bir avuç çapulcu olarak göstermek istemesine en iyi cevap geçenlerde mücahitlerden geldi. Çeçenya-Dağıstan sınırı Nojay-Yurt bölgesinde, yerel mürted ve kafir askeri birlikleri ile Mücahidler arasında 15 gün (2-17 Şubat 2012) süren şiddetli bir savaş yaşandı. Son zamanların en şiddetli çatışmasında Ruslar, işbirlikçilerle beraber bütün savaş kabiliyetlerini karadan ve havadan seferber etmelerine karşın yüzlerce kişilik birlikleri hezimete uğrayarak onlarca askerini kaybetti. Bu şiddetli çatışmalarda 5 mücahit şehit oldu.
Kafkasya`da kahramanlık destanları yazılırken, adanmışlığın hikayesi şüheda kanı ile resmedilirken, bu şanlı direnişi göremeyen sefil gözler utansın. Bu coğrafyada büyük bir mazlumiyet yaşanırken ve baş eğmezlerin özgürlük destanı yazılırken, üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gafiller utansın.
Ülkemizde yaşayan Çeçenlere mülteci statüsü verilmediği için adeta “cüzamlı” muamelesi görüyorlar. Hiçbir haktan istifade edemiyorlar. Yıllardır bu garabet devam ediyor ve bu konuya bir çözüm bulunamadı. Hükümetin bu yaklaşımını anlamak mümkün değil. Bu dram, bir insanlık ayıbıdır. Bu dram, Türkiye`nin ayıbıdır. Bu dram, tüm Müslümanların ayıbıdır. Müslümanlar bir an evvel, bu ayıplarını temizlemeli, İslam ümmetinin bu mazlum ve yiğit evlatlarına sahip çıkmalıdırlar. Kafkasya`daki olaylar, diğer İslam coğrafyalarında yaşanan hadiseler gibi gündeme taşınmalı ve her platformda Kafkas direnişi seslendirilmelidir.