Suudi`nin İslam`a ihaneti
Suudi Arabistan, Amerika ile olan stratejik ittifakını çok daha ileri bir noktaya taşıdı. Suudi Arabistan, İslam ümmetinin petrolünün parasıyla, adeta Amerika'yı ihya etti. Son yıllarda silah harcamalarını artıran Suudi Arabistan, atmış olduğu son adımla silahlanma konusunu akıl almaz bir boyuta vardırdı. Özellikle İran ve müttefiklerinin korkusu, Suudi Arabistan'ı kontrolsüz bir silahlanma yarışı içerisine soktu. Artık Suudi Arabistan, daha fazla ABD'nin kanatları altına sığınmış durumda. Kuzeyden ve güneyden İran ve müttefiklerinin kuşatması ve bu kuşatmayı, içeriden bir kalkışmanın desteklemesi durumunda Suudi hanedanının sonu kaçınılmaz gibi görünüyor. Güneyde Husiler, Yemen'in yanı sıra daha fazla Suudi Arabistan'ı tedirgin etmektedir. Kuzeyde Haşdi Şabi'nin Irak'taki askeri faaliyetin yanı sıra, aslında Suudi Arabistan'ı ele geçirmek için kurulduğu artık bir sır değil. Bütün bu stratejik dengeler, Suudi Arabistan'ı tedirgin etmek için yetip arttı.
Zaten varlığını emperyalistlerin himmetine muhtaç bilen Suudi, oluşan yeni durumu da bahane ederek akıl almaz bir sürece girdi. İslam ümmetinin kaynakları, emperyalist Amerika'ya peşkeş çekildi. Trump, iyi bir ticaret ile Arabistan'dan döndü. Bu gezi esnasında kızını da yanına alan Trump, Suudi heyetinin adeta aklını başından aldı. Sosyal medyaya da düşen bazı görüntülerde Suudi heyetinden kimi yetkililerin kedinin ciğere bakması gibi Trump'un kızına bakması son derece ibret verici idi. Aslında bu kifayetsiz insanları esir almak için, ordular yerine, tek bir kadını göndermek yeter. Trump'un kızının rolünü oynadığı bu ziyarette çabası karşılıksız kalmadı. Amerikalı bir fona, bu rolüne mukabil yüz milyonlarca lira bağış sözü verildi.
İslam ümmetinin kendi arasındaki ihtilaflarından dolayı aşırı derecede silahlanmaları, bu silahları birbirlerine karşı kullanma gayesi ile edinmeleri ve silahları da emperyalistlerden almaları son derece ibret vericidir. Artık Batı küfür ve zulmünü tehdit olarak görmek yerine, halkı Müslüman olan ülkeler tehdit olarak görülmektedir. Bütün bu silahlanma yarışında kullanılan paralar ise, Müslümanların kalkınmasına harcanması gereken paralardır. Bu paralarla açlık, cehalet ve yoksullukla mücadele edilmesi gerekirken; insanlarımızı öldürmek ve beldelerimizi harap etmek için kullanılıyor. Allah, petrolü İslam ülkelerine vermiştir; ama işbirlikçi rejimlerin eliyle bu petrolün parası ABD ve müttefiklerine gidiyor. Bize de açlık, yıkım ve ölüm kalıyor.
Halkı Müslüman olan ülkelerin her birisi, ümmet ruhu ile hareket etmek yerine, şartların dayatmasını gerekçe göstererek kâfir ve zalimlerin kanatları altına sığınmaktadır. Eskinin, "ne Doğu ne Batı" sloganı, bu gün, "ya Doğu ya Batı" haline gelmiştir. İslam ülkeleri, ya Doğulu ya da Batılı emperyalistlerin kanatları altına sığınmayı bir stratejiye dönüştürmüşlerdir.
Oysa Müslümanlar, savaşmak ve restleşmek yerine, siyasi müzakere zemininde bir araya gelmeyi ve ilişkilerini bu zeminde inşa etmeyi temel stratejiye dönüştürmüş olsalardı, bu gün bütün Müslümanlar kazanmış olurdu. Bütün Müslümanların kazanmış olduğu bir dünyada da başlarımız utançla eğilmezdi.