Doğu Afrika ve Yemen`deki ölümler
Doğu Afrika ülkeleri Somali, Etiyopya ve Yemen'de çok ciddi anlamda açlık yaşanmaktadır. Öyle ki, bu açlık artık toplu ölümlere sebebiyet verecek dereceye varmıştır. Özellikle şiddetli kuraklığın vurduğu bu ülkeler, kendilerine uzanacak yardım ellerini bekliyor. Bütün siyasi kaygılardan uzak olarak bu ülkelerdeki insanlık dramına el atılması bir insanlık vazifesidir. Özellikle halkı Müslüman olan ülkeler, gecikmeden insani yardım konvoylarını yola çıkarmak durumundadırlar. Buradaki iklim şartlarının yanı sıra bu ülkedeki halkları en fazla vuran husus istikrarsızlıktır. Batılı ülkelerin ön ayak olduğu iç karışıklıklar neticesinde tamamen iflas etmiş olan bir ekonomi, insanların bellerini bükmektedir. Batılıların bu ülkeleri farklı ad ve usullerle sömürmesi hala devam etmektedir. Bu ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynakları halen acımasızca talan edilmektedir.
Bu mazlum insanlar, kendi topraklarında köle gibi çalıştırılmakta ve kendilerine işletilen kaynaklar zorla ellerinden alınmaktadır. Örneğin, dünyaca meşhur olan Etiyopya kahvesi yok pahasına buradaki çiftçilerin ellerinden alınmaktadır. Aynı zamanda sahiplerine hasat ettirilen kahve, komik rakamlarla Batılı tüccarlar tarafından ellerinden alınmaktadır. Büyük bir zenginliğin üzerinde oturan bu halkın, emeğinin talan edilmesi sadece küçük bir örnektir. Aynı konu petrol, elmas, altın ve diğer birçok zenginlik kaynağı için de geçerlidir. Yani iklimsel şartlardan daha ziyade bu ülke halklarını açlıktan öldüren istikrarsızlık vardır. Bunun da temelinde Batının doymak bilmeyen sömürgeci zihniyeti vardır. Tarım modern usullerle yapılamamaktadır. Ülkenin finansal sitemi tamamen çöktüğü için, tarım, sanayi üretim ve hizmet sektörüne destek sağlanamamaktadır.
Buralardaki insani dram ele alınırken, öncelikle acil insani yardım sağlanmalıdır. Sivil insanlar hiçbir şekilde siyasi ve askeri çekişmelerin tarafı ve mağduru haline getirilmemelidir. Acilen yapılan bu müdahalenin yanı sıra siyasi kaygılardan uzak olarak bu ülkelerin ekonomik sistemi ayağa kaldırılmalıdır. Siyasi istikrar cihetinden adımlar atılmalıdır. Ülkenin finansal sistemi tesis edilmelidir. Sanayi ve tarıma destek verilmelidir. Bu ülkelere sömürü zihniyetinden uzak ciddi yatırımlar yapılmalıdır. Hem yatırımcı ülkelerin hem de bu fakir ülkelerin halklarının kazanabilecekleri ekonomik modeller denenmelidir. Özellikle tarım desteklenmelidir. Bütün bunlardan sonra kuraklığın toplu ölümlere sebebiyet vermediği görülecektir. Yani insanları öldüren kuraklık değil, istikrarsızlık ve ekonomik tükenmişliktir.
Halkı Müslüman olan ülkeler, buralara yapacakları yatırımlarla hem kendileri kazanacak hem de buradaki halklar kazanacaktır. Ve bu meselenin en köklü çözümü ise Batılıların bu topraklardan ellerini çekmeleri için gereken konjonktürel ortamı hazırlamaktır. Bu ülkelerin zenginlik kaynakları gasp edilmez ise bu ülkeler kaynaklarını doğru kullanmak şartı ile kendi kendilerine yetebileceklerdir.
O halde diyebiliriz ki, asıl musibet kuraklık değil, mazlumları iliklerine kadar sömüren emperyalistlerdir.