Barış ve kardeşliğin sesi ol!
Toplumumuz, şu anda adeta bir cinnet halini yaşıyor. Yanan fitne ateşi gittikçe büyüyor ve her geçen gün daha fazla canı yakıyor. Toplum, kamplara bölünüyor ve her geçen gün bu topraklarda nefret büyütülüyor. Bilinçli olarak, tüm bireyler, bu yapay kamplardan birisinde yer almaya zorlanıyor. Bu anlamsız ve kirli savaştan en fazla sivil halk zarar görüyor. Yaşadığımız coğrafya, eksikliklerine rağmen, çevresine nispetle birçok alanda ileri konumdadır. İstikrarın nispeten daha fazla olduğu bu ülke, yavaş yavaş toplumsal bir kaosa doğru ilerliyor. Toplumsal süreçler, birbirlerini tetikleyip besleyecek bir şekilde kurgulanıyor. Neticede şaşırtıcı bir şekilde en uç noktalarda bulunan ve toplum için sürekli risk unsuru olan fikirler, birbirini besliyor. Sağduyunun sesi olanların feryadı ise, bu toz, duman arasında işitilmiyor. Hangi fikir ve düşünceden olursa olsun, halkını seven herkes bu fitne ateşine odun taşımaktan vazgeçmelidir. Toplumun selameti için fedakârlığı şiar edinmelidir. Felaket ve kaos tellallarının beklentileri boşa çıkarılmalıdır. Şu anki tabloda, riskler tarafından muhasara edilmiş en hayati kavram “toplumların beraber yaşama iradesi”dir. Toplumların beraber yaşama iradesinin ortadan kalktığı bir memlekette o toplumun can damarı kesilmiş demektir. Bir daha o toplumun bir araya gelmesi ve ayağa kalkması zordur. Diğer bütün zararlar telafi edilebilir; kırılan, dökülen tamir edilebilir; ama toplumların beraber yaşama iradesi dumura uğrayacak olursa, bu gün konuşabilenlerin yarın birbirlerine silahlarının namlularını doğrultması olasıdır. Çevremizde yaşanan kaoslardan ve parçalanan toplumlardan ders çıkarmaz isek, tarihe ders alınacak bir ibret vesikası olarak geçmeye mahkûmuz. Emin olunuz ki, böyle bir yıkımın kazananı olmaz. Uzağa gitmeye gerek yoktur. Irak ve Suriye`ye bakmak yeterlidir. Yıllardır süren çatışmalarda milyonlar hayatını kaybetti, şehirler adeta tarihi birer harabeye döndü. Can, mal, namus emniyeti kalmadı. Herkes kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor. Bütün eksikliklerimiz ile beraber, bizim halimiz, bu kardeş toplumların durumu ile kıyaslanamayacak kadar iyidir. Bütün bu hakikatleri görmez isek ve aramızdaki sorunların çözümünde silahı yegâne belirleyici unsur olarak görürsek, hiçbir zaman ilerleyemeyiz. Acilen sorunlarımızı müzâkere masasında çözmek için gereken iradeyi ortaya koymamız lazımdır. Herkesin sorumlu davranıp toplumsal barış ve mutabakata gereken katkıyı sunması lazımdır. Özellikle yaşanan bu cinnet halinden uzak duran ve sağduyunun sesi olan kesimlere toplumsal barışın tesisi için gereken inisiyatif verilmelidir. Bu gün tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Eğer bu gün toplumsal barışın inşasının mimarları olmaz isek, torunlarımıza kadar uzanabilecek olan ağır bir bedeli ödemeye hazır olalım.
Şu an sis biraz dağıldıktan sonra ortaya çıkan tabloya bakıldığını zaman bile provakatörlerin yoğun olarak devrede olduklarını ve fitne ateşini harladıklarını görmekteyiz. Bir de bunlara akılsız ve şuursuz, her tarafa saldırmayı yurttaşlık vazifesi olarak gören gafilleri; her durumdan vazife çıkarmayı meziyet sayan zavallıları eklersek, işin vehameti daha iyi anlaşılır.
İnsanlık onuru adına ayağa kalkınız ve bu şuurunu yitirmiş kitlelere “dur” deyiniz. Kimin kulvarında koştuğumuza veya koşturulduğumuza dikkat edelim.
Bazı beyinsizlerin şuursuzlukları yüzünden, bu toplumların tamamı mezhep, meşrep, ırk, aidiyet ve inançlarından dolayı mahkûm edilmemelidir. Kesinlikle bu tür yanlışlar içerisinde bulunanlar, ait oldukları toplumların ortalama eğilimlerini yansıtmamaktadır. Bir yanlışlığın karşılığı, başka bir yanlışlık değildir, olamaz. Bir yanlış fiil, başka bir yanlışı mübâh kılmaz. Pkk`den intikam alma adına Kürt işçi ve esnafa yapılan saldırılar, vatanseverlik değil, tam bir rezalettir. Bu vatanseverlik değil, olsa olsa ihanettir, toplumun temellerine dinamit yerleştirmedir. Bu yanlışlığın karşılığı, Türklere saldırma veya araçlarını yakma olmamalıdır. Ortada Türk-Kürt çatışması değil, vandalizm ile sağduyunun çatışması vardır. Bu kirli savaş bize ait değildir. Komşularımızı bu yapay ve zalimce kurgulanmış savaşta düşman olarak görmemeliyiz. Sağduyu ve sükûnetin sesi olmalıyız. Bombalı saat gibi, kaosa ayarlanmış birer aktör olan bazı siyasetçilerin kin ve nefret dolu söylemlerine itibar etmemeliyiz. Kardeşliğin saflarını İslâm çimentosu ile örmeliyiz. Yapay sebeplerle birbirimize düşmanca niyetlerle yönelmek yerine, bizleri bir arada tutan ortak yönleri ön plana çıkarmalıyız. Farklılıklarımızı kabullenme kültürünü içselleştirmeliyiz. Bu farklılıklarımızı tehdit olarak görmek yerine, bir dinamizme dönüştürmeliyiz. Birlikte yaşama iradesini hayat felsefesi haline getirmeliyiz.
Biz halkız ve hiçbir kirli hesabın ve komplonun bir parçası olmak istemiyoruz. Bizim adımıza savaşma iddiasında olanlar, eğer bizim adımıza savaştığınızı iddia ediyorsanız, müzakere masasına dönünüz ve çocuklarımıza kan kusturmaktan ve şehirlerimizi harabeye çevirmekten vazgeçiniz.
Fikir ve düşünceleri ne olursa olsun, barışın kahramanları bir an evvel kurumsal bir çatı altında bu tarihi görevi yerine getirmenin gayreti içerisinde olmalıdır. Barış sevdalılarının, kan ve savaş baronlarından daha güçlü olduğunu göstermek için seferberlik zamanıdır.
Ey onurlu insan, kalk ve onurlu bir barış ve özgürlük için ses ver.