• DOLAR 34.672
  • EURO 36.715
  • ALTIN 2926.847
  • ...

Mavi Marmara hadisesi konusundaki taraflı, maksatlı ve israil`in suçlandığı kısımlarda bile, daha büyük cürümlerini örtmeye çalışan BM raporu yayınlandıktan sonra, Türkiye`nin israil ile ilişkilerini kesme noktasına getiren beş maddelik bir tedbirler paketi ortaya konuldu.

 

Hükümetten onurlu ve bağımsız bir dış politika bekleyen herkes, bu adım ile Türkiye`nin bağımsız bir devlet olma noktasında rüştünü ispat ettiğini düşünürken, füze kalkanı konusundaki tavrı ile, israil ile ilişkiler konusundaki anlamlı tavrını tamamen anlamsızlaştırdı.
Füze kalkanının Türkiye`ye konuşlandırılması hadisesini çok boyutlu olarak değerlendirmek gerekir. Her şeyden önce, bugünden itibaren Türkiye beklemediği “oldu bittilere” kendisini hazırlamalıdır. Yani adeta Türkiye dış politikasının temeli, her an harekete geçebilecek bir fay hattının üzerine kurulmuş vaziyette.
Füze kalkanı projesinin öncelikle sembolik bir anlamı vardır. Bu adım, tek kutuplu dünya düzeninde bir zulüm ve katliam aracı haline gelen Haçlı ittifak çatısı NATO`nun yaptıklarını tasvip etmek ve dünya düzenini zulümle yeniden şekillendirme gayretlerine destek vermek demektir. Bu tercih, İslam dünyasında işlenen cürüm ve katliamlara zımnen bir onaydır. Özellikle Ortadoğu`nun yeniden emperyalist eksende tesisi için bir saf belirlemedir. Bu adımın somut sonuçları bir kenara bırakılacak olursa bile, sembolik anlamı başlı başına bir faciayı ifade eder. Şahsiyetli bir dış politika iddiası ile tayin edilen hedefler ile yapılan tercihlerin ne kadar mütenasip olduğu iyi analiz edilmelidir. Füze kalkanının Türkiye`de konuşlandırılması konusunda İslam dünyasının ve İran`ın hassasiyeti göz ardı ediliyor.
Özellikle israil krizinin derinleştiği bir dönemde uluslar arası destek ve Amerika`nın tavrının şekillenmesine dönük yapılan bu hamlenin uzun vadeli sonuçları iyi mütalaa edilmelidir. Her şeyden önce, NATO`nun yerleştiği her ülkenin adeta bağımsızlığını kaybettiği bir gerçektir. ABD ve NATO üsleri, bulundukları devletlerde adeta tesis edilmiş yeni bir devlet gibi dururlar. Şu anki mevcut ABD ve NATO üsleri bile sürekli büyük sorunlara kaynaklık ederken, nüfuz alanlarını genişletmeleri ve daha da pervasızlaşmalarına davetiye çıkarmanın makul ve izah edilebilir hiçbir yanı yoktur. Ayrıca ABD ve NATO`nun girdiği topraklardan, (direniş faktörü dışında) kolay kolay çıkmadıkları ve verdikleri süreye uymadıkları da bir gerçektir. Türkiye`deki ABD ve NATO üslerinde tutulan ve kontrolü tamamen ABD ve NATO`da olan atom bombaları ve nükleer silahların varlığı büyük bir problem iken ve bunların kaldırılması gerekirken, bu sıkıntıyı katmerleştirmenin ve uzun vadeli sonuçlarını göz ardı etmenin yanlışlığı alenen ortadadır.
Şu an Suriye`deki olayların gidişatına bağlı olarak her an gerçekleşmesi muhtemel bir İran işgali ihtimalini kimse göz ardı edemez. Veya yarın Suriye`ye müdahale durumunda ABD`nin Türkiye`deki üslerini kullanmamasını da kimse garanti edemez. israil`in İran`a saldırması durumunda ve İran`ın israil`e cevap vermesi durumunda ateş topuna dönüşecek bir Ortadoğu`da Amerika`nın hamlelerinin nereye varacağını ve sonuçlarının ne olacağını kimse kestiremez. Füze kalkanı projesi ile israil`in ve Ortadoğu`daki ABD üslerinin korunmak istendiğini bilmeyenimiz var mı? Bu füzelerin tek bir hedefi vardır, o da İran`dır. İran`dan Türkiye`ye yönelen hiçbir tehdit yok iken, dost ve Ortadoğu`nun en güçlü aktörü konumunda olan bir ülke aleyhinde böylesi bir girişimi ne makul kılabilir? Dış politikada yükselen bir aktör rolünü pekiştirmeye çalışırken, yapılan isabetsiz hamleler bu hedeften sapmasına sebebiyet verebilir.
Pekiyi İran`dan israil`e yönelecek bir füze saldırısı durumunda Türkiye`den füzelerin ateşlenmesi durumunda İran`ın tepkisi ne olur? Türkiye doğrudan savaşa girmiş olmaz mı? Bu durumda Türkiye istemese bile israil ile aynı eksende kendisini bulmaz mı?
ABD önderliğindeki Haçlıların İran`a dönük bir çevirme harekâtı gerçekleştirdikleri aşikar. Saldırı ve işgal için uygun koşulların oluşması, İran`ın izole olup zayıflaması ve Hizbullah`ın kendileri açısından bir tehdit olmaktan çıkması öngörülüyor.
Yukarıdaki hususların yanı sıra ABD`nin kötüye giden ekonomisi ve işgallerin ABD`ye getirdiği mali yük bir İran harekâtını engelliyor. Yani; teorik olarak olgunlaştırılan bir plan, şartların olgunlaşması ile her an hayat bulabilir. Pekiyi Türkiye`nin bu durum için bir hazırlığı var mı? Bir gün NATO bu füze sistemini kullanacak olursa kim engel olabilir? Komuta ABD`de değil de NATO`da olduğu söyleniyor. Herkes NATO`nun Pentagon`un adeta bir alt birimi gibi çalıştığını biliyor. Pratikte ne fark eder ki?
Tehlikeli bir kumar ve macera göz göre göre önümüze konuluyor. Bir ülkenin belki de on yıllarına tesir edecek kontrolü Türkiye`de olmayacak bir mecraya ülke sürüklenmektedir.
Şimdi bütün bunları bir arada değerlendirdiğimizde Türkiye`nin Mavi Marmara hadisesi konusunda atmış olduğu anlamlı adımların bir manasının kaldığı söylenebilir mi?
Mavi Marmara hadisesi bir kenara bırakılacak olursa bile, israil`in, Türkiye`nin stratejik çıkarları için büyük bir tehdit olduğu bir gerçektir. Yani husumetin nedeni sadece Mavi Marmara değildir. israil, Türkiye`nin Balkanlar ve Kafkasya`daki stratejik çıkarları için ezberleri bozacak bir kuşak oluşturup adeta çevirme harekâtı yapıyor. Doğu Akdeniz`de Rumlarla ve Yunanlılarla işbirliği yaparak Türkiye`nin buradaki çıkarları için açık bir tehdit oluşturuyor. Eğe adalarındaki israil füze rampalarının anlamı nedir sizce ve kime karşı? Gürcistan ve Azerbaycan ile yakınlaşmalar, Rumlarla beraber doğalgaz ve petrol çalışmaları yapmaları yine Türkiye`yi bölgede yalnızlaştırmak için atılan stratejik adımların bir parçası olarak kabul edilebilir.
Bütün bunlardan sonra, israil ile ilişkilerin geleceğini, sadece bir takım taleplere bağlamak çok yanlış olur. Unutulmamalıdır ki, israil aslında Türkiye için stratejik bir düşmandır ve hep böyle kalacaktır. israil`in varlığı bile başlı başına Türkiye için bir tehdittir. Diğer İslam ülkelerine karşı olduğu gibi.
O halde; Türkiye, kendisi için stratejik bir düşman olan israil`in menfaatlerini koruyan bir ülke durumuna istemeden düşmemesi için, başta füze kalkanı meselesi olmak üzere, bölgesel stratejik tercihlerini iyi yapmalıdır.