Şehadet, özgürlük mektebidir
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah`ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” ( 3:169-170)
“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler”” demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Bakara Suresi, 154)
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder. “
Şehadet, İslam Ümmeti`nin özgürlüğünün ve geleceğinin teminatıdır. Risalet, daima şehadet ile beraber yürümüştür. Şehadet, risalete kan veren taze bir soluktur. Bu din, zuhur ettiği ilk günden itibaren, şehit kanları üzerinde yükselmiştir. Dolayısı ile risalet tarihi, şehadet tarihidir.
Bir dava, uğruna kendini feda eden aşıkları varsa dava statüsü kazanabilir. Ve bir davanın müntesipleri benimsedikleri dava uğruna kendilerini feda edebiliyorlarsa gerçek manada o davaya iman etmişlerdir.
Şehadet, özgürlüğün ve adaletin mektebidir. Mazlumların, zulümle savaşta keskin kılıcıdır. Şehadet kültür olmadan, özgürlük de olmaz.
Şehadet, iki dünya için izzet ve kurtuluşun vesilesidir. Şehadet, kurtuluş gemisidir. Yolcularını sahil-i selamete çıkarır.
Bu öylesine kutlu ve yüce bir makamdır ki, Resulullah başta olmak üzere, tüm peygamberler sahip oldukları peygamberlik makamının yanı sıra, şehadeti şiddetle arzulamışlardır. Kimisi şehit olmuş ve kimisi de şehadet arzusu ile Allah`a kavuşmuşlardır.
Ne zamanki şehadet kültürü unutuldu ise, İslam Ümmeti zillete ve musibetlere düçar olmuştur. İslam Ümmeti, ölüm korkusu ile kendi eliyle kendisini tutsak etmiştir. İslam Ümmeti`nin esaretinin bitmesi ve prangalarının kırılması için, şehadet kültürünün yeniden güncellenmesi lazımdır. Yoksa haklarımızla beraber şerefimizi de kaybederiz. Müslümanların tarih sahnesindeki rollerini oynayabilmeleri ve mazlumların önderliğinde adil bir dünya düzeni kurabilmeleri için, bu kutlu mektepten belki milyonların mezun edilmesi gerekir.
Şehadet kültürünün, İslam toplumu içerisinde günlük kültürün ayrılmaz bir parçası haline getirilmesi gerekir. Bu kültür yaşatıldıkça, bu ümmete kimse diz çöktüremeyecektir.
Tarih boyunca bu dava uğruna şehit olan mazlumların kanları bir araya toplanacak olursa denizler oluşur. Bu dava uğruna şehit olanların naaşları bir araya toplanacak olursa, sıradağlar oluşur, şehirler kurulur. Aziz İslam davası işte bu aziz şehitlerimizin kanları ile tarihten süzülerek günümüze kadar gelmiştir.
Mademki, “Her nefis ölümü tadacaktır” ilahi fermanı uyarınca, her fani bir gün mutlaka ölecekse, Müslümanların ölümü niye Allah yolunda olmasın? Şehadet kılıcı ile ölüm biçilmeli ve ölümsüzlüğe dönüştürülmelidir. Peygamberler için, “onlar diridirler” ibaresi kullanılmadığı halde, şehitler bu hakikat ile müşerref kılınmışlardır. O halde kurtuluş ve onurun yolu şehadet ise ve Rabbime kavuşmak için aramızdaki tek engel ölüm perdesi ise, onu da şehadet kılıcı ile yırtmasını bilmeliyiz.
Bir kez daha, yaşadığımız şu çağımızda şehadet kültürüyle yiğitliğin ve insanlığı tarihini yazmalıyız. Tüm dünya, şehit kanları ile yiğitliğin kitabı nasıl yazılır, bir kez daha görmelidir. Şehadet ve direniş kültürüyle insanlığın özgürlük destanı tarihe yazılmalıdır. Bir dava uğruna nasıl feda olunduğunu tüm insanlık görmeli ve Aziz İslam`ın ne kadar mukaddes bir dava olduğu nazarlara sunulmalıdır. Allah aşkı ile cezbeye gelen yüreklerin sevdasının hakikatini cümle alem görmelidir. Allah aşkı ile divane olan mü`minlerin, ateşin etrafındaki pervaneler gibi bu dava aşkına birer birer Allah`a koştuğunu müşahede etmelidir.
Ey aziz İslam şehitleri, ey İslam`ın kan çiçekleri; en aziz varlığınız olan canlarınızı bu dava uğruna feda ettiniz. Birer Hüseyin olarak ileri atıldınız. Bize de Hüseyince şehit oluncaya kadar, sizin davanızın Zeynepleri olmak düşer. Allah yolunda öne atılıp yiğitçe bir direnişi kuşanmak düşer. Ahdimizi yerine getirinceye kadar bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Allah, tüm mü`minleri vaadine sadıklardan eylesin ve ayaklarını sabit kılsın.
“Mü`minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah`a verdikleri söze sadık kaldılar. Onlardan kimi (Allah yolunda şehid edilmek suretiyle) adağını yerine getirdi, kimi de (şehid olmayı) beklemektedir. (Ahidlerinde) hiçbir değişiklik yapmamışlardır.” ( Ahzap, 23)
Zalimlere de seslenmek istiyoruz: Siz, bizleri en fazla arzu ettiğimiz şeyle korkutmak istiyorsunuz. Bizim için her halükarda zafer vardır. Şehadet ve zaferin her ikisi de nihayetinde zaferdir. Ey yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşine odun olmaya namzet zalimler ve kafirler, siz kendi halinize yanınız. Şüphesiz ki, bizim ölümümüz, kurtuluş ve saadet; sizin ölümünüz, zillet ve azaptır.