• DOLAR 34.496
  • EURO 36.4
  • ALTIN 2871.095
  • ...

Mısır`da yaşanan askeri darbeden sonra, Siyasal İslam`ı toplum hayatından silmeye dönük yeni bir adım atıldı. Kukla kurumlar vasıtasıyla Müslüman halk zulmün cenderesinden geçirilirken, Cunta yönetimine meşruiyet kazandırma gayretleri devam ediyor. En son, Cunta yönetiminin atadığı Hazım Biblavi hükümeti, Adli Mansur`a istifasını sundu. Adli Mansur da istifayı kabul etti. Hükümetin istifa kararı, Sisi`nin de katılmış olduğu bir toplantıda alındı. Yani bu istifa, Sisi`nin kontrolünde ve onun talimatıyla gerçekleşmiştir. İstifaya gerekçe olarak, artan protesto olayları ve sendikaların grevi gösterildi. O makamı gasp ettiği günden beri Mısır`a hiçbir katkısı olmayan bu kukla hükmet, Mısır`ı yaşanmaz hale getirdi. Mısır`da sosyal, siyasal ve ekonomik hayat anlamında, hayatın tamamı dumura uğramış durumda. Kukla hükümet istifa ederken de uyduruk da olsa makul bir sebep sunamadı. Bulabildikleri ve istifa gerekçesi olarak ortaya koydukları bu neden, adeta başarısızlıklarının ve gayri meşru yönetimin Mısır toplumunda yapmış olduğu tahribatın kendi ağızları ile ikrar ve itirafıdır. Toplumsal hiçbir talebi dikkate almayan ve halkın iradesini çalan, insani tepkileri tank paletleri ve postallarla ezmeyi temel felsefe olarak kabul eden bir cunta yönetimi hükümetinin bu gerekçe ile istifa ettiğini açıklaması elbette tamamen gerçek dışıdır. Gerçek sebebe gelince; bir cunta yetkilisinin de ifade etmiş olduğu üzere, halk iradesini ezme sürecinin parelelinde geliştirilen cuntayı meşrulaştırma gayretinin bir safhasıdır. Abdulfettah Sisi`nin Nisan ayı ortalarında yapılacak seçimde cumhurbaşkanı olması için atılması gereken bir adımdı ve atıldı, itirafı geldi. Zulüm aracına dönüşmüş kurumlar vasıtası ile cuntaya meşruiyet elbisesi giydirilmek isteniyor.

Mısır`da bir diktatörlük inşa etme adına Mısır ateşe atılıyor. Tek dertleri, iktidarlarını tahkim etmek olan cuntacılar, Mısır toplumunu her alanda onlarca yıl geriye götürdü. Küresel efendilerinin kendileri için takdir ettiği rolü kusursuz oynamaya çalışan işbirlikçi hainler, siyonist ve Haçlı projelerinin sadece Mısır`da değil, tüm Ortadoğu`da uygulanabilmesi için rollerini kusursuz oynamaya çalışıyorlar.

Tarihinde siyonistlere karşı başarı sağlayamamış ve düşmanları caydırma keyfiyetinden uzak olan Mısır ordusu, adeta siyonistlerin ordusuna dönüşmüş. Halkını ezme ve katletmeden başka hiçbir meziyete sahip değil. Şu an Ortadoğu`da uygulamaya konmak istenen siyonist ve emperyalist projelerin en büyük destekçisi cuntacı Mısır ordusudur.

Başta Gazze olmak üzere, Filistin`deki Müslümanların yaşadığı sıkıntıların en büyüğü, Cunta yönetiminden kaynaklanıyor. Cunta yönetimi izlediği politikayla, sabık Firavun Hüsnü Mübarek`i mumla aratıyor. Daha önce var olan ve ambargo altındaki Gazze`nin can damarı olarak nitelendirilen tüneller cunta tarafından bir bir yıkıldı.  Bununla yetinmeyen cunta yönetimi, Gazze`de ayaklanma çıkması ve siyonistlerin ellerinin rahatlaması için başvurmadığı yol kalmadı. Hatta Gazze`nin tamamını işgal etme tehdidinde bulundu. Gazze`deki İslami direnişi ezme ve Gazze`yi ilhak etme sözcükleri döküldü Mısırlı satılık ve ümmetin yüzkarası generallerinin ağzından. Cunta yönetimi, her gün rezilliklerine bir yenisini eklemektedir. Bu sefer de siyonistlerin Knesset`te görüştükleri Mescidi Aksa`yı ilhak etme planı gündeme gelir gelmez, Mısır Evkaf Bakanlığı yaptığı bir açıklama ile Bakanlığa bağlı İslami İşler Yüksek Kurulu`nun alt komitelerinden biri olarak kurulan “Kudüs Komitesi”nin ilga edildiğini belirti.

Açıklamada, komitenin “Filistin davasına hizmet amacı gütmediği ve Müslüman Kardeşler Teşkilatı`nın Filistin kolu, Hamas Hareketi`ne hizmet görevi” ifa ettiği iddia edildi.

Bu komite, israil`in bölgeye yönelik ihlalleriyle ilgili çalışmalar yürütüp kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu. Öte yandan Arap Birliği`nin israil`in Mescid-i Aksa`ya yönelik baskınlarını görüşmek üzere olağanüstü toplantı düzenlediği sıralarda, böyle bir kararın alınması ayrıca manidardır.

Arap Birliği, Kudüs ile ilgili yaptığı olağanüstü toplantıda, israil`in Mescid-i Aksa`ya yönelik baskınlarının, uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini bildirmişti.

Cunta yönetimi son zamanlarda tiyatro mesabesindeki mahkemeleri ile engizisyon mahkemelerini aratmıyor. Göstermelik nedenlerle, sudan bahanelerle insanlara, idama varan ağır cezalar veriliyor. Çoğu zaman işlemiş oldukları kendi cürümlerini mazlum halka mal ederek, zulme uğramış insanlar bir kez daha Mısır kurtlarının adaleti ile mağdur ediliyor.

İşin en hazin tarafı ise, İslam Ümmetinin bu coğrafyada işlenen zulme ve bu zulme karşı yürütülen intifadaya olan ilgilerinin azalmasıdır. Zulüm olanca ağırlığı ile devam ettiği ve siyonist kuklası cunta yönetimi her geçen gün cürümlerine yenilerini eklediği halde, Müslümanların sesi çıkmıyor. Bu coğrafyadaki zulümler adeta kanıksandı ve Mısırlı kardeşlerimiz kendi hallerine terk edildiler. Unutmayalım ki, zulmün kılıcının ne zaman kime uzanacağı belli olmaz. Yarın bu kılıç bizim boynumuza uzanırsa, elimizden tutanımız ve ağlayanımız olmaz.