Batının İkiyüzlülüğü
Başta Amerika olmak üzere, Batılı ülkeler; gizli ajandalarındaki meşum emelleri uygulamaya sokmak için, Suriye`de mazlum insanların kimyasal silahlarla öldürülmesini bahane etmektedir. Gerek küresel şer güçler, gerekse de bölgesel aktörler; Suriye`nin dostları(!) sıfatı ile, bu kan ve göz yaşı denizinden nasıl istifade edebileceklerine bakıyorlar; mazlum kadın ve çocukların kan ve gözyaşlarını nasıl ranta dönüştürebileceklerinin hesaplarını yapıyorlar.
Batılılar, konvansiyonel silahlar dışındaki silahları kendileri icat etmişler ve yoğun bir şekilde de kullanmışlardır. Batılılar dışında başka zalimler tarafından kullanılan bu tür silahlar, yine Batılılar tarafından temin edilmiştir. Güya bu tür silahlar konusunda hassas olduğunu açıklayan Batı, kendi müttefiklerinin bu silahları kullanmalarına göz yummuştur. Saddam Hüseyin, Halepçe`de kullandığı hardal, sarin vb. gibi kimyasal silahları yine Batı`dan almış ve onların göz yummaları ile kullanmıştır. İran-Irak savaşı esnasında küresel şer ittifakı tarafından temin edilen ve Saddam`a teslim edilen kimyasal silahlar kullanılmış; gerek cephede, gerekse de cephe gerisinde yüz binlerce insanın bu gazlardan öldüğü tahmin edilmektedir.
Kimyasal savaş maddelerinin savaş alanında kullanımı, ilk defa I. Dünya Savaşı sırasındadır. O günden beri Batılılar muhtelif zamanlarda kimyasal silah kullanmışlardır.
Afganistan ve Irak işgalleri esnasında, Amerika`nın başını çektiği Haçlı koalisyonu, Bu İslam beldelerinde kimyasal, biyolojik ve düşük yoğunluklu nükleer silah kullanmıştır. Özellikle Afganistan`da kimyasal silahların ve uranyum başlıklı silahların kullanıldığı bir sır değildir. Afganistan`da Tora Bora`ya saldırı esnasında ve Irak`ta da Felluce saldırısında, düşük yoğunluklu nükleer silah, uranyum başlıklı silahlar ve kimyasal silahlar kullanıldı.
Bu işgaller sonrasında hem Irak`ta, hem de Afganistan`da kanser vakaları birkaç katına çıktı. Nesiller boyu sürecek genetik bozulmalara ve hastalıklara yol açacak bir etki ortaya çıktı.
Vietnam`da ABD`nin kullandığı bu tür silahlar, Hiroşima ve Nagazaki`ye atılan atom bombaları; insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiş ve Batılıların boynunda katliam madalyası olarak durmaktadır.
Bu konuda Batılı zalimlerin sicilleri epeyce kirli ve kalabalıktır.
Bu tür silahların kullanımını kendileri için bir hak, ehil(!) olmayanlar için ise bir suç olarak görmektedirler.
Suriye`de kimyasal silah kullanımından sonra, işgal hazırlıkları yapan güçler, duyarlılık maskesi altında farklı maksatların tahakkuku için devredeler. Şüphesiz bu zalimlerin mazlum Müslüman halkı düşündüğü söylenemez.
Eli, yüzü ve tarihi kanlı Batılıların uygulamaya koymaya çalıştığı bu senaryonun muhtemel nedenleri şöyle sıralanabilir:
1) Kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar konusundaki hassasiyet gösterisinde bulunarak, bu alandaki kullanım ve gündem belirleme hegemonyasını devam ettirmek. Kendilerine ait varsaydıkları bu hakkın(!), denetimini ve kontrolünü ellerinde bulundurmaya devam etmek.
2) Suriye`deki kimyasal silahların Amerika`ya düşman unsurların eline geçmesine engel olmak
3) Kendi kontrolleri dışında gelişmeye başlayan süreci kontrol altın almak.
4) Bu bahane ile kontrol dışı olan muhalif unsurları ezmek
5) Suriye meselesine sahada bizatihi dahil olup muhalefetteki güç dengesini işbirlikçileri lehine değiştirmek
6) Esed rejimi, kendi iktidarı için, Hizbullah ve İran`ın zamanla Suriye`ye yerleşmesine göz yummak mecburiyetindedir. Bu varlığın Suriye`de kalıcı hale geleceği; Suriye`nin, Lübnan gibi, İran için yeni bir hakimiyet bölgesi haline gelebileceği endişesi Batılıları tedirgin etmektedir. Böyle bir durumun meydana geldiği kompozisyona Irak da eklenirse böyle bir durumda Batılıların arzu etmediği bir stratejik denklem ortaya çıkacaktır. Bu ihtimal Batılıları fazlası ile tedirgin etmeye yetmektedir.
7) Bu işgal vasıtası ile, fiili olarak buraya müdahil olan Batı, zamanla bu işi daha fazla ileri götürecek ve her fırsatta Suriye toprakları üzerinde sahada olaylara daha fazla müdahale teme imkanına sahip olacaktır.
Yukarıda saydığımız bu ve benzeri nedenlerden dolayı, bir Suriye işgali kapıdadır. Suudi Arabistan böyle bir harekatın gerçekleşmesi ve Rusya`nın muhalefetini kırmak için petrol kartını kullanmakta ve Rusya`ya reddedemeyeceği teklifler sunduğu kamuoyuna yansımaktadır.
Herhalukarda böyle bir işgal harekatının boyutları ne olursa olsun, bu coğrafyadaki tüm taraflar zarar görecektir.
Ümmetin hiçbir meselesi Haçlılara havale edilmemeli, tüm sorunları İslam Ümmeti kendi içerisinde çözmelidir. Bu Ümmetin hangi sorununa Batılı emperyalistler müdahil olmuşsa, Müslümanlar açısından hüsran ile sonuçlanmıştır.