• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Siyonistler ve küresel şer güçler, “ateşkes” adı altında tüm insanlıkla adeta alay etmektedirler. Küresel şer güçlerin desteğini arkasına alan terör örgütü israil, katliamları için zaman kazanmak, sahada kazanamadığı savaşı masada kazanmak ve dünya kamuoyunu manipüle etmek için bir tiyatro oynamakta ve Filistin halkına da figüran elbisesi giydirmek istemektedir. Filistin davasının gerçek sahibi olan Filistin Direnişi, görüşmelerin dışında tutulmakta ve alınan “akıl tutulması” niteliğindeki kararlar, Filistinlilere zorla dayatılmaya çalışılmaktadır. Amerika’nın iyimser açıklamalarının aksine; bu görüşmelerde arpa boyu yol alınmamıştır. Hatta ciddi gerilemeler olmuştur. Daha evvel çerçevesi belirlenen anlaşmanın içeriğinin doldurulması gerekirken, kabulü mümkün olmayan bir anlaşma metninin ileri sürülmesi, Siyonistler ve destekçilerinin kötü niyetini açıkça göstermektedir. Siyonistler, sürecin başından beri, barışa giden bütün yolları küstahça tıkadıkları halde; büyük şeytan ABD, ateşkes sürecini bozacak adımların atılmaması konusunda uyarı yaptı. Elbette bu çağrı; İran’a, Hizbullah’a ve Filistin Direnişi’ne yapıldı. Siyonistlere ise kendisini koruma adı altında Gazze’yi istediği zaman işgal etme hakkı tanındı. Kabulü mümkün olmayan bu anlaşma karşılık bulmadığı zaman da dünya kamuoyunda Filistin direnişinin ateşkes ve barış istemediği ve haklı olarak da Siyonistlerin işgale devam ettiği algısı oluşturulacaktır. Bu arada İran ve Hizbullah’ın misilleme yapması engellenmeye çalışılmaktadır. Eğer misilleme kapsamında israil’e bir saldırı olursa, sözde barış görüşmelerinin bitmesinden İran ve Hizbullah sorumlu tutulacaktır. Terör örgütü israil’in şartlarına bakıldığı zaman; Filistinlilere hayat hakkı tanımayan bir anlaşma istediği görülecektir. Esirler kurtarıldıktan sonra çok daha vahşi saldırılar kapıda beklemektedir. Bu itibarla; Filistin Direnişi en son yapılan görüşmelere temsilci göndermedi. Aslında müzakereler sürerken Filistin tarafının baş müzakerecisi İsmail Heniyye’nin vahşice şehit edilmesi, Siyonizm denilen mutlak kötülüğün, barış ve diplomasiye ne kadar uzak olduğunu göstermiştir. Siyonizm’e göre; askeri güç ile desteklenmeyen bir diplomasi acziyet ve teslimiyettir. Askeri güç ile desteklenmeyen ve silahların gölgesi ve teminatında ilerlemeyen barış görüşmesi, siyonizmi vahşileştirecektir.

O halde; insanlık ailesi, Siyonizm’in anladığı dilden konuşmalı ve diplomasi kanalını silahların teminatına almalıdır. Siyonizm bütün insanlığı “öteki” olarak görüyorsa, insanlık ailesine düşen; Siyonizm karşıtı ortak bir cephe oluşturup Siyonist terörizmi engellemektir. Özellikle İslam dünyasındaki bazı ülkeler hemen bu sürece öncülük etmelidir. Herkes, diğerlerine çağrı yapmak yerine, ayağa kalkıp inisiyatif almalıdır. İran Pakistan ve Türkiye’nin Siyonizm karşıtı bir pakta öncülük yapması boyunlarının borcudur. Derhal gereken mekanizmalar devreye sokulup ortak bir cephe oluşturulmalıdır. Bu cephenin kurumları, finansal yapısı ve askeri organları tesis edilmelidir. Derhal bir insani yardım koridoru açılmalı; bu askerler, insani yardım ve barış çabaları için devreye sokulmalı ve olası bir Siyonist saldırganlık savaş sebebi sayılmalıdır.

Unutulmamalıdır ki; tarihi ancak cesur ve kararlı yürekler yazabilir ve tarih yazmak bir bedel isteyebilir.

Çocukların açlıktan öldüğü ve paramparça edildiği bir dünyada ayağa kalkıp bedel ödeme iradesi ortaya koymak tüm insanlığın, bilhassa Müslümanların boynunun borcudur.