• DOLAR 34.646
  • EURO 36.464
  • ALTIN 2919.98
  • ...

Filistin’de insanlık suçları ve soykırım hız kesmiyor. Gözü dönen terör çetesi Siyonistler, yavaş yavaş Batı Şeria’yı da yoğun bir şekilde bombalamaktan bahsetmeye başladılar. Sadece Gazze değil, Kudüs ve Batı Yaka’da da vahşet tüm hızıyla sürüyor. Bunun mukabilinde, Filistin’in diğer bölgelerinde de intifada gittikçe büyümekte ve direnişin silahlı eylem keyfiyeti yükselmektedir.

Tüm Filistin halkı; bir varoluş mücadelesi verirken; bir halk, ölüm kalım savaşının ortasındayken; her zaman olduğu gibi bizden görünen hainler ortalıkta yoklar. Bedel ödemeden nimetlere konmayı temel bir stratejiye dönüştürmüş olan kapıkulu hainleri, pek de bir şey olmamış gibi davranmaktadır. “Dostlar pazarda görsünler” ve işbirlikçilik maskeleri düşmesin diye, ara sıra cılız itirazlarda bulunsa da bu itirazın tonu,  Siyonist efendilerini rahatsız etmeyecek seviyededir.

Mahmud Abbas ve yönetimi; aslında direniş cephesinin bir an önce düşmesini, direniş unsurlarının yok edilmesini ve Filistin’in kendilerine teslim edilmesini ummaktadır. Bunun için de terör çetesi ile işbirliğine devam etmektedir. Filistin ulusal birliği bozulmasın diye, HAMAS’ın bazı hususları göz ardı etmesini sonuna kadar suiistimal etmektedir.

Sadece Mahmud Abbas değil, bölgenin diğer işbirlikçi liderleri de Filistin direniş cephesinin düşmesini dört göz ile beklemektedir. HAMAS’ın zaferini kendi gelecekleri için tehdit olarak görmektedir. Küfrün av köpekleri mesabesindeki bu hain yöneticiler, bazen gizli bazen de açık bir şekilde israil’in paralelinde konumlanmaktadır. Açıklamaları her ne kadar israil karşıtı olarak görünse de süreç ciddi bir hal aldığında, israil’in imdadına yetişmektedirler. Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Ürdün gibi ülkelerin hain yöneticileri; Gazze’nin boğazını terör çetesi israil ile beraber sıkmaktadır. Kendi gerçek yüzlerini saklamak için de ara sıra sadra şifa olmayan, göstermelik insani yardımlar yapıp efendilerini rahatsız etmeyecek açıklamalarda bulunmaktadırlar. Bu riyakâr tutumları da halklarının gazını alıp iktidarlarını meşrulaştırmak içindir.

Filistin meselesi bir kez daha şunu göstermiştir:

İslam Ümmetinin en büyük sorunu, işbirlikçi hain yöneticilerdir. İslam ümmetinin devasa potansiyelinin önündeki set; başımıza yönetici olarak getirilen, küresel şer güçlerin valisi mesabesindeki işbirlikçi hainlerdir.

Bir kez daha görüldü ki, sadece Mescid-i Aksa değil, Kâbe de işgal altındadır. Nasıl ki Mescid-i Aksa’nın ve Kudüs’ün kurtarılması temel bir hedef ise Haram Beldelerin ve Kâbe’nin de işgalden kurtarılması temel bir hedef olmalıdır. İşbirlikçi hain yöneticileri rahatsız edip tahtlarını sallamak lazımdır. Bazen bir değişimi başlatmak için gürültü çıkarmak kaçınılmazdır. Bedeli ne olursa olsun, artık bu hain yöneticilere halkların iradesini hatırlatmak lazımdır. Kudüs için ayağa kalkmamaları durumunda, oturdukları koltukların altlarından çekileceğini bilmelidirler. Emperyalistlerden değil, halkların devrimci hamlesinden ve hışmından çekinir hale gelmelidirler.

Özellikle de halkının neredeyse yarısı Filistinli olan Ürdün halkı ayağa kalmalı ve ağzı, Filistinlilerden; elleri, Siyonistlerden yana olan İngilizlerin yeğeni Kral Abdullah’ın sarayının kapısına dayanmalı ve sessiz yığınların devrimci hışmını ve iradesini göstermelidir.

İslam Ümmeti, kendisini bağlayan işbirlikçilerin prangalarının esaretinden kurtulma iradesini ortaya koyabilmelidir. Bu hamle, ağır bir bedel ve meşakkatli ve uzun soluklu bir yolculuk gerektirse de İslam Ümmetinin özgürlüğünün yolu budur.